Portishead Undenied çalarken.
Ellerinle yüzüne gelen bir tutam saçı geri atıyorsun, ojelerinin ucunun bozulduğunu görmek sinirlerini bozuyor, daha 2 gün bile olmadı sen maniküre gideli. Neyse diyorsun, bu saatten sonra ne fark eder.. Gülümsüyorsun ürkekçe midendeki o garip kasılma ve karıncalanmayı hissediyorsun. Rüzgar ılık esiyor ama soğuk bir ter boşalıyor sırtından, hissedebiliyorsun.. İnsan kaç defa yapabilir ki böyle bir şeyi diyorsun, gülümsüyorsun.. Seni çok özledim, seni herşeyden çok özledim diyorsun kendi kendine. İçin boşalıyor, kalbin acıyor ılık göz yaşları akıyor gözlerinden, burnunun oralarda takılıp kalıyorlar bazen, sinirlerin bozuluyor iyicene silmiyorsun bile.
Bir adım daha atıyorsun. Aşşağı bakıyorsun. Ayağının altındaki beton duvar ilk defa gözüne bu kadar düz gözüküyor tıpkı bir sınır gibi. Hayat ve ölüm arasındaki incecik bir sınır. Aşşağısı yeşillik, bir kaç torba, gençlerin attığı bira şişeleri falan var. Onlar gibimiyim diyorsun, olamayacağını umarak bir kez daha sinirli ama bir o kadar sakin bir şekilde bakıyorsun etrafına. Arkandan bakan birisi ne yapacağını tahmin bile edemez. Gözlerini kapatıyorsun, rüzgarda yarattığın boşlukta vücudunun her bir zerresini hissediyorsun, ilk defa bu kadar gerçek olduğunu farkediyorsun.
Saçların rüzgarda hafif hafif uçuşuyor ve sen hiç birşey olmamış gibi bir adım daha atıyorsun.
iyi geceler