hani iğrenç bir duygu vardır. bazen mesaj beklerken olur, ya da bi sınavın sonucu açıklanmadan hemen önce. yeni bi insana bi hediye almak gibidir bazen neyi sevip sevmeyeceğini bilemezsiniz ve o paket eline geçtiğinde açılıncaya kadar her saniye saat olur ya, öyle lüzumsuz bişey işte.
ilk defa seni seviyorum dediğinde olur, ya cevap vermezse diye.
ilk defa seni seviyorumu duyduğunuzda olur karşınızdakinden, ne cevap versem diye.
kelimelerin anlatamadığı o iğrenç mide bulantısı ve yanında gelen kafa karışıklığı gibi işte, bok gibi bir duygu kısaca.
sonunda dersin ki
kaybedecek neyim var ki?
ve yaparsın kafandakini.
sonra bir bakarsın, kaybedecek hiç birşeyi olmayan tek insanın bile kaybedecek bir şeyi varmış.
adı da zamanmış.
mışmışmuşmuş bişey işte, ama çok sıkıcı.
12 Ocak 2010 Salı
10 Ocak 2010 Pazar
shaggyluw
uzun uzun düşündüm ne yapsam diye. son 4 aydır kafamı toparlayamadım bir türlü. acaba dedim, doğru olan ne. her bu soruyu sorduğumda birazcık daha dağıldım sanki, sonunda bir de baktım ben kendimi ararken hayatımda benimle ilgili olan herşeyi de kaybetmeye başlamışım.
ah bir sen olsaydın. sen hep benimle olsaydın, herşey çok daha güzel olmazmıydı? shaggyluw derdim, boynuna atlardım mesela.
starsailorla girdin hayatıma. kızılkayalarda ilk defa kendini sevdirdin. italyaya gittim, her bir kontörüm sana gitti. bodrum'a gittim shaggyluw oldun. çeşmeye gittim seni özledim. yaz bitti.
moralim bozulur ya benim, hani bi susarım ağlamaklı olurum. gözlerim dolu dolu bakarım böyle hani dokun ağlicam valla derim bakarsın ağlamaya başlarım. ya da kızarım bi anda zatenle başlayıp konuşup konuşup kitleyip sonrada artık seni sevmiyorum zaten sende beni sevmiyosun! diye bitirip cümlemi seni allak bullak ederim. yarım saat geçer. özlerim, pişman olurum. ama 2 güne kadar tutabiliyorum artık kendimi bak büyüdüm ben!
çocuk gibiyim, evet biliyorum. zaten hiç büyümicem söz verdim sana. hemde kaç defa! daha dünyayı dolaşıcaz. dükkanda hamburger yicez. ben eğer italyaya gidersem üniversite için her tatilde yanıma geleceksin ya, denize giricez biz! sen 2 metre olabilirsin ama ben sana sonunda yetişicem. abi diceksin, kafam raattı orayadamı tırmandın. hassiktir ordan dicem çay demle o zaman.
sahil kenarına oturup ağlamak üzereyken ne zaman geliceksin diye seni aramak varya. en çok o andan 5 dakka sonrasını seviyorum işte. seni uzaktan görüyorum. aptal bi sırıtma yayılıyor bütün suratıma. yaklaşıyosun, kalkıyorum ayağa. yürüyorum, yürüyorum. koşuyorum, boynuna atlıyorum. kafanı sevicem diye tutturup kirpi kılıklı saçlarını karıştırıyorum, çünkü en çok seni seviyorum. kimler geldi kimler geçti?
bilio musun bu hafta neler oldu? inanamicaksın ama! sonunda sen dayaklıksın diye sen üstüme gelirken benim sağa sola kaçmamla biter konuşmamız ama abiyle başlarsın sonra ben tuttururum yine kimse beni sevmiyo diye. vurucam ama şimdi haaa bakışların gelir önce, sonra şapşal mısın sen bakışınla gelip saçmalama dersin. ben biliyorum zaten beni en çok sen seversin.
beni bu kadar iyi tanımana rağmen neden hala kaçıp gitmedin bilmiyorum.
bu kadar kilit bi insan olmama rağmen neden hala beni çekiosun onu da anlayabilmiş değilim.
nasıl girdin hayatıma da ben nasıl sensiz yapamaz oldum onu da çözemedim.
o zaman raadoluyoruz, çay demliyoruz derken kafa sallayıp neeeet yapıyoruz ve biz yine biz oluyoruz işte.
sen benim en sevdiğim çayın adını unutmadığın için çok seviyorum seni.
ama asıl bana katlandığın için bildiğin saygı duyuyorum sana. onu da geçersek, sensiz 2. günün sonunda kafayı yediğim için hastasıyım severek izliyorum. bok gibi geçen günün gecesi, ondan daha bok gibi olur ya. sonraki sabah seni gördüğümde gülümsemeyi seviyorum işte. sana anlatırken herşey çok saçma oluyo zaten, bende çocuk oluyorum. şebek çocuk hemde, patates kafa gibi bişey işte. sonra danstan çıkıyorum kıpkırmızı suratımla nieeerdesin diye koşturuyorum gibi bişey düşün, ya da sosa neeeeeeeeeeetleri.
genel geçer insanlar vardır.
bi de sen varsın.
her what am i to you dinlediğimde özlediğim
10 dakkada bir aklıma bir anımız geldiğinde yine özlediğim
kafanı sevicem diye tutturup uzaktayken yine özlediğim
en sevdiğim, dostum.
kardeşim dicem de reisle aranızdaki ilişkiyi çözemedim, ergen tipçikler gibi takılıyosunuz işte. o yüzden sen dost ol. benim ol. canım ol.
nice tie up my hands'lere.
nice norah joneslara
nice arctic monkeys'lere
nice senlere
nice benlere
seviyorum ulan.
ah bir sen olsaydın. sen hep benimle olsaydın, herşey çok daha güzel olmazmıydı? shaggyluw derdim, boynuna atlardım mesela.
starsailorla girdin hayatıma. kızılkayalarda ilk defa kendini sevdirdin. italyaya gittim, her bir kontörüm sana gitti. bodrum'a gittim shaggyluw oldun. çeşmeye gittim seni özledim. yaz bitti.
moralim bozulur ya benim, hani bi susarım ağlamaklı olurum. gözlerim dolu dolu bakarım böyle hani dokun ağlicam valla derim bakarsın ağlamaya başlarım. ya da kızarım bi anda zatenle başlayıp konuşup konuşup kitleyip sonrada artık seni sevmiyorum zaten sende beni sevmiyosun! diye bitirip cümlemi seni allak bullak ederim. yarım saat geçer. özlerim, pişman olurum. ama 2 güne kadar tutabiliyorum artık kendimi bak büyüdüm ben!
çocuk gibiyim, evet biliyorum. zaten hiç büyümicem söz verdim sana. hemde kaç defa! daha dünyayı dolaşıcaz. dükkanda hamburger yicez. ben eğer italyaya gidersem üniversite için her tatilde yanıma geleceksin ya, denize giricez biz! sen 2 metre olabilirsin ama ben sana sonunda yetişicem. abi diceksin, kafam raattı orayadamı tırmandın. hassiktir ordan dicem çay demle o zaman.
sahil kenarına oturup ağlamak üzereyken ne zaman geliceksin diye seni aramak varya. en çok o andan 5 dakka sonrasını seviyorum işte. seni uzaktan görüyorum. aptal bi sırıtma yayılıyor bütün suratıma. yaklaşıyosun, kalkıyorum ayağa. yürüyorum, yürüyorum. koşuyorum, boynuna atlıyorum. kafanı sevicem diye tutturup kirpi kılıklı saçlarını karıştırıyorum, çünkü en çok seni seviyorum. kimler geldi kimler geçti?
bilio musun bu hafta neler oldu? inanamicaksın ama! sonunda sen dayaklıksın diye sen üstüme gelirken benim sağa sola kaçmamla biter konuşmamız ama abiyle başlarsın sonra ben tuttururum yine kimse beni sevmiyo diye. vurucam ama şimdi haaa bakışların gelir önce, sonra şapşal mısın sen bakışınla gelip saçmalama dersin. ben biliyorum zaten beni en çok sen seversin.
beni bu kadar iyi tanımana rağmen neden hala kaçıp gitmedin bilmiyorum.
bu kadar kilit bi insan olmama rağmen neden hala beni çekiosun onu da anlayabilmiş değilim.
nasıl girdin hayatıma da ben nasıl sensiz yapamaz oldum onu da çözemedim.
o zaman raadoluyoruz, çay demliyoruz derken kafa sallayıp neeeet yapıyoruz ve biz yine biz oluyoruz işte.
sen benim en sevdiğim çayın adını unutmadığın için çok seviyorum seni.
ama asıl bana katlandığın için bildiğin saygı duyuyorum sana. onu da geçersek, sensiz 2. günün sonunda kafayı yediğim için hastasıyım severek izliyorum. bok gibi geçen günün gecesi, ondan daha bok gibi olur ya. sonraki sabah seni gördüğümde gülümsemeyi seviyorum işte. sana anlatırken herşey çok saçma oluyo zaten, bende çocuk oluyorum. şebek çocuk hemde, patates kafa gibi bişey işte. sonra danstan çıkıyorum kıpkırmızı suratımla nieeerdesin diye koşturuyorum gibi bişey düşün, ya da sosa neeeeeeeeeeetleri.
genel geçer insanlar vardır.
bi de sen varsın.
her what am i to you dinlediğimde özlediğim
10 dakkada bir aklıma bir anımız geldiğinde yine özlediğim
kafanı sevicem diye tutturup uzaktayken yine özlediğim
en sevdiğim, dostum.
kardeşim dicem de reisle aranızdaki ilişkiyi çözemedim, ergen tipçikler gibi takılıyosunuz işte. o yüzden sen dost ol. benim ol. canım ol.
nice tie up my hands'lere.
nice norah joneslara
nice arctic monkeys'lere
nice senlere
nice benlere
seviyorum ulan.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)