5 Ağustos 2008 Salı

3.16

(finger eleven, broken words)
Your sweet little hands
Brush right past me
Sometimes you don't understand
Why you can't reach
I bite when I don't want to bend
How silent I can be
So she is silent too
She's the one who saw my words
Broken, Torn at the seams
And broken words were all she heard
Now she's walking away from me
Some never meant
And some meant well
The difference between us is so
Hard to tell
I was so shaken but now
All I see
Is everything she meant to me



--

farkettim ki, sen ve ben gerçekten yokolmamalıyız, çünkü benden başka hiç kimse seni benim dinlediğim gibi dinlemeyecek, benim sana baktığım gibi bakmayacak ve asla ama asla senin hayatında bir başka ben olamayacak!

Ben arkamı dönüp gitmeye çalıştığımda, lütfen beni tut kendine çevir sarıl ve mümkünse bırakma çünkü senden tek beklediğim şey sensin.

lütfen, gitme.
seni seviyorum.
(Evet, bunu bi daha asla söylemicem..)

4 Ağustos 2008 Pazartesi

2.18

hani en baştan başlamak istersin ya.
sessiz, sakin. bir anlık bir istektir belki, sonra kaldığın yerden devam edeceğini bile bile..
açıklama yapmak zorunda değilsin, bende değilim ki. aslında başlamak zorunda bile değiliz, ya da bitirmek. zamansızlık ne kadar korkunç olabilir ki? hararetli bir nefret duygusuna rağmen bir anda gülümsemek ve merhaba demek ne kadar zor olabilir? ya da karşındaki seni en iyi tanıyan insan da olsa sanki ikinizde birbirinizi tanımıyormuş gibi davranmak. ne de olsa sen bensiz bir hiçsin, üretkenliğin özentiliğinden ibaret, kişiliğin ise toplama bir albüm niteliğinde.

en baştan başlamak isterdim. sen hayatıma giremeden de çıkartmak isterdim seni herşeyin içinden.