22 Ocak 2011 Cumartesi

hayalperest

-yola koyul küçük küçük, git buralardan.

haritaların üzerlerinden uçacağım. sarı ve mavi çizgileri es geçerek.


the build-up

Önce başlığı yazacaktım ama aklıma sadece bi kaç saçma şarkı sözü geldi. Bende dedim ki, önce yazıyı yazıp sonra başlığı koymak sanki daha iyi olur gibi gibi.

 Bende cidden bi aptallık söz konusu. Evladım, sen bunları yaşadın daha önce. Sen bu yollardan çok geçtin zaten, daha önceden yediğin rest söz konusuyken, sen nasıl unutup da hiç bişey olmamış, sanki hayatın boyunca bunu beklemişsin gibi böyle bi abuk heyecanlar, dalıp gitmeler falan. hani benim bi arkadaşım bunu yapsa heralde kafasına koyup bi tane dünyanın en abuk tavsiyeler silsilesini verip, o tuvaletteyken telefonundan numaraları falan silip sonra da kafasına bi tane vurup sistemi resetlemesini falan beklerim. şaka bi yana. gerçekten. bazen gözümde fazla büyüyor. hani iki kelimeyle dünyayı kurtarmaya çalışmak gibi, oysa örtünün altı yalnızca kırık bi kalp. Daha önce yaşananların aynıları olacak ruhum duymuyo.
Valla kafa bi değişik çalışıyo, yoruyo beni.

 Şey gibi. Birisi seni umursamaz. Ama sen onu çok umursarsın. Oturup telefonun başına saatlerce aramasını beklersin, mesaj atmasını bişey yapmasını, seni hatırladığını belli edicek. Unutmadım hala bak bak burdayım dedirticek. Ama olmaz işte. Olmaz. Sende ancak kafayı yersin ya. Ha- ondan işte.

20 Ocak 2011 Perşembe

just another refugee

 Ballı yeşil çay dünyanın en güzel şeyi. Bayaa kafa rahatlatıyo, boğaz ağrısını geçiriyo, stres attırıyo hem de çok güzel kokuyo. Ama dünyayı kurtaramıyo. Mesela benim yerime karar veremiyo. Ya da benim için italyaya gidemiyo. Ya da evet dünyayı kurtaramaması yeterince korkunç zaten.
 -

Boğaz köprüsünü geçerken, kafasını camdan yana döndürmez, artık o kadar alışmıştır manzaraya. Ama onu ilk gördüğü zaman ki o şaşkınlık ve gurur hala aklındadır. Sadece zaman geçtikçe bütün İstanbul hergün olmuştur onun için. Sonra bir gün bir şey olur.
 Ve kafasını manzaraya çevirir.

 Bazen bir şeyi o kadar çok istersiniz ki aslında neyi istediğinizi bilmezsiniz.  Hırs yapmak bir insanın en büyük zaafıdır. Bir şey için hırs yaptığınızda bütün özelliğini kaybetmeye mahkumdur karşınızdaki. Onu kaybettiğinizde geri istiyorsanız kıymet bilmezsinizdir. Eğer istediğinizi söyleyemeyecek kadar bencilseniz veya korkaksanız o zaman kaybedecek hiç bir şeyiniz yoktur. Çünkü kaybedeceği şeylerden korkan insanlar aslında her zaman kaybedecek hiç bir şeyi olmayan, sadece bir şeylere bel bağlamaktan hoşlanan insanlardır.

 Hayatta her zaman tutunacak bir şey arar insanlar. Unuturlar. Bazen tutunmaya gerek yoktur. Bazen hayal etmen gerekir. O günden sonrasını. Düşünsenize. Bir sürü şey var insanların hayatlarında ama en önemli şey en çok aklına gelen insanlar olur her zaman. Bir iş ya da görev ya da bir şey değil. Sadece insanlar.
 Eğer iki kişilik bir kanepede otururken kafanızda yanınızda "-o'  nun size sarılmış, kafasını omuzunuza yaslamış gülümsediğini ve sadece onun orda o an sizinle olduğunu hayal ediyorsanız.. kaybedecek bir şeyiniz yoksa. ya da çok şeyiniz varsa. konuşun. belki de onun olmak istediği yer de sizin yanınızdır.

tıpkı bir trendeki iki yabancı gibi.

17 Ocak 2011 Pazartesi

something between your gaze and mine-will keep us forever entwined

hayat çok garip ve bi o kadar enteresan bi atraksiyon. ne zaman karşınıza neyin çıkacağını bilemiyorsunuz, hatta onu da geçtim, ne zaman nasıl hissedeceğinizi kestiremiyorsunuz. bu aslında hiç hoş birşey değil. güzel bir günün sonunda dünyanın en saçma şeyine ağlarken bulabiliyorsunuz kendinizi, ya da çok alakasız bir şeye kıkırdarken.
 nefret ettiğiniz bir insana sempati duyarken yakalayabilirsiniz kendinizi, ya da canınız kadar sevdiğiniz dostunuza kıl olurken. kalıcı duygu diye bir şey yoktur. bu evrendeki her insanın duygu ve düşünceleri genel geçerdir, suçluluk duymayan insan affetmek istemez mesela. genelleyebiliriz de bu durumu, bi konuda kendinizi haklı görüyorsanız kesinlikle empati kasasınız gelmez karşınızdaki insana.

hani kafanı kaldırsan baksan gökyüzüne, herşey bitecekmiş gibi.
bazen hayal ediyorum. hiç bir şeyin bitmediğini. aynı yerde kafamı kaldırıp bütün bu yılları hayal etmişim gibi. sanki kafamı indirdiğimde o, yine karşımda eski o, bana bakıyor olacak. gülümseyerek sarılacağız. tekrar tekrar değişik yüzler düşünmeyeceğim, hayat o kadar basit olacak yani. ne bugün o gün, ne de yarına az kaldı. bu yüzden daha beklemek lazım, bu yüzden sabretmek lazım-belki bir gün hakettiğin senin olur diye.

16 Ocak 2011 Pazar

2.26

Şimdi sen, bu satırları okurken ben çok uzaklarda seni unutuyor olacağım. Attığım her adımda bir parçanı geride bırakacağım ve sabah uyandığımda seni hiç tanımamış olacağım.
Oysa sen, yastığa kafanı her dayadığında, kafanda binlerce hikaye dolaşırken, aklında dönen onlarca isim arasında benim ismimi seçtiğinde, sadece kafanı diğer yöne çevirip herşeyi unutmayı bekleyeceksin.
-
Bu sefer istanbula döndüğümde değişik birşey yapayım en azından demiştim. Annemi de kaptım, cupcake ve kurabiye yapım kursuna gittik. Benim gibi tatlı şeyler yapmayı seven insanlara göre Allahın bir lütfu olabilirdi kurs; hocamız İlkay Hanım dünyanın en sabırlı ve en şirin insanıydı sanırım. Ben inatla gıda renklendiricisini kullanamazken bile kızmadı bana, hatta kurabiyeleri süslemeyi bırakıp yediğimde bile güldü bana. Bütün siyah hamuru çaktırmadan yemeye çalışıp ağzımın içini siyaha boyadığımdada bayaa bi eğlendirdim herkesi sanırım, oysa ben yakalanmayacağımdan çok emindim! Yaptıklarımın resimlerini koyucam bi ara buraya, bayaa heycanlandım. Bunun dışında Galatasarayımızın yeni stadının açılışına gittim. Stad efsane güzel, ama açılış gösterilerini hiç tutmadım açıkçası. Kenan Doğulu çıkınca ilk bi heycanlandım falan da sonra geçti 3 playback şarkıyı üst üste dinleyince.
Bi de cüce adam çıkıp da bu stad size bizim lütfumuz, biz olmadan siz hiçsiniz başlıklı konuşmasına 20 dakka devam edince doğal olarak seyirci tepkisini koydu, yuhalamalar ortalıkta uçuştu. Adnan Polat çıktı, yok işte kameralar kaydetti bi daha almicaz sizi dedi, kendimi 6 yaşında kurabiyesini yere attı diye annesinin bi daha vermijem diye tepki koyduğu zavallı evlat gibi hissettim açıkçası, bi taraftar grubunun bu kadar saçma bi restle karşı karşıya bırakılması gayet saçmaydı kanımca. Zaten maç tam bir hezimetti, hani Arda'nın attığı ve sayılmayan o gol olmasa bi kere ayağa kalkmayacaktık pozisyon sevinci, takım/taraftar ruhu vb. duygularla.

Bunların dışında sevdiğim herkesle görüştüm sonunda, inanılmaz mutluyum artık son parça sabancıya dönüp orda güvenlikte unuttuğum kimliğime kavuşmak, hatta iyi günümdeysem belki de onlara ziyaretçi kartlarını geri bile verebilirim! Kim biliiiiğr.. Bunun dışında, ben küçükken biz sülalecek yeniköy vagabondos'a pizza yemeye giderdik, geçen gece stad çıkışı babam bana baktı, ben babama baktım, ikimiz de bi anda aç olduğumuza karar verdik. staddan çıktık, atladık metroya, bi de baktık babamın kuzenleri. bir anda aile buluşmasına döndü ortalık, şaşırdık bayaa bi yani sonuçta, aynı anda, aynı metrodan inip pat diye karşılaşmak hemde çok alakasız 2 kuzenle ikişer dakka arayla karşılaşmak bayaa alakasızdı. neyse işte, sonra gittik vagabondos'a ben margarita'mı yedim ve dünyanın en mutlu insanı oldum.

Bunun dışında eyvah eyvah2'ye 2 defa gittim, iki seferdede çok güldüm, bayıldım filme yahu. Ya şimdi böyle süslenip giyinip falan bi restorana gidiyosunuz, şık bi yere ama, hani hesap öderken "olum bu parayla insanlar ev kiralarını ödüyore" muhabbetleri geçen restoranlardan birine. sonra yersiniz, içersiniz, hesap gelir, hık edersiniz, ödersiniz, sonra eve gidersiniz. kafanızı koyup uyursunuz, sabaha karşı bi mide bulantısı sizi sizden alır, uzaklara götürür.. aslında çok da uzaklaşmamışsınızdır, tuvalete koşarsınız mesela ve işin en acı tarafı sifonu çekmeden önce aklınızdan geçen son şey: hay a12345yyim bilmemnekadar lira gidecek, sifonu çekmeye kıyamıyorum LAN! olur. evet işte bu olay çok sinir bozucu. Tahmin edileceği üzere, ben bu anı bizzat yaşadım. ACIDI açıkçası. Bi daha oraya gitmijem ben dedim sabah ilk iş, sonrada tekrar uyudum.

ALLAHIM OI VA VOI yine, yeni, yeniden, yineden istanbulda, hemide ben de buradayken. tabii ki de ben de gidiyorum hatta ve hatta 3 gece üst üste verecekleri 3 konsere de gidesim var açıkçası, bi gecesi tamam da, kim gelir benimle 3 gece üst üste oi va voi'ye? Sonracığıma, küçük sırlara ara vermeden devam ediyorum izlemeye, Çet'i oynayan çocuk sana sesleniyorum, ben seni yerim, evlenirim, futbol takımımız olur. ne işin var senin su'yla, arda alsın onu ya bırak sen. nargile içip dünyayı kurtarmaya tam gaz devam. Geçen gün babama kurabiye yaparken kolum fırına yapıştı sağ kolumda çizgi şeklinde bi yara izim oldu, duffy'nin izlerinin yanında baya iyi durdu yani anlatamam.

Bu aralar aklıma sürekli enteresan insanlar geliyo, vallahi korkuyorum bazen, bu kadar çok aklıma gelmesi hayra alametmidir bilemedim. Şimdi bizim kankiler(!) var, kem gözlü onlar, kötü niyete gerek yok, inşallah kimsenin başına bişey gelmez, ben de özlediğimden aklıma geliyodur insanlar diyorum.

Yaz gelmesin ya, havalar hep böyle serin serin takılsa ne güzel olur, insanlar neden yazı özlerler hiç anlamam. Evladım siz manyakmısınız, geçen yazı biz yaşamadık mı, yani neler oluyo, neden unutuyosunuz diyesim geliyo. Yapmayın efenim, kötü biten ilişkinin ardından hep iyi şeyleri hatırlarsanız eski sevgiliyi özleyip özleyip durursunuz, dönüncede neden ayrıldığınızı hatırlayıp ahana aynen göt olursunuz, hatırlatırım yazı özledim diyen ergenlere.

Bu arada geçen gün stada giden metro tıklım tıklımken "TEPEDE OKSİJEN VAR BEYLER" diyip beni gülmekten yerlere yatıran çocuğa burdan saygı ve sevgilerimi göndermek istiyorum, vallahi o sırada hiç güleceğim yoktu yanımdaki çocuk kıpraşıp durduğu için ama evladım yavrum ne de şirin öyle bi de burnunu kaldırıp havaya böyle dünyanın en önemli şeyini keşfetmişçesine bağırdı ya, o an bittim ben.



Zen bahçesi inancımla farmville'ime 4 elle sarılmaya devam ediyorum, bunun yanı sıra hobilerime cityville'i de ekledim, yakın zamanda işsizlikten kanepeye yapışmak CV'me eklenicek kanımca. Neyse şu an, şu dakka ve hatta şu saniye uykum geldi. O yüzden burda kesicem yazmayı. Bu sırada siz de oturup hayatın anlamını keşfedin.