20 Ocak 2011 Perşembe

just another refugee

 Ballı yeşil çay dünyanın en güzel şeyi. Bayaa kafa rahatlatıyo, boğaz ağrısını geçiriyo, stres attırıyo hem de çok güzel kokuyo. Ama dünyayı kurtaramıyo. Mesela benim yerime karar veremiyo. Ya da benim için italyaya gidemiyo. Ya da evet dünyayı kurtaramaması yeterince korkunç zaten.
 -

Boğaz köprüsünü geçerken, kafasını camdan yana döndürmez, artık o kadar alışmıştır manzaraya. Ama onu ilk gördüğü zaman ki o şaşkınlık ve gurur hala aklındadır. Sadece zaman geçtikçe bütün İstanbul hergün olmuştur onun için. Sonra bir gün bir şey olur.
 Ve kafasını manzaraya çevirir.

 Bazen bir şeyi o kadar çok istersiniz ki aslında neyi istediğinizi bilmezsiniz.  Hırs yapmak bir insanın en büyük zaafıdır. Bir şey için hırs yaptığınızda bütün özelliğini kaybetmeye mahkumdur karşınızdaki. Onu kaybettiğinizde geri istiyorsanız kıymet bilmezsinizdir. Eğer istediğinizi söyleyemeyecek kadar bencilseniz veya korkaksanız o zaman kaybedecek hiç bir şeyiniz yoktur. Çünkü kaybedeceği şeylerden korkan insanlar aslında her zaman kaybedecek hiç bir şeyi olmayan, sadece bir şeylere bel bağlamaktan hoşlanan insanlardır.

 Hayatta her zaman tutunacak bir şey arar insanlar. Unuturlar. Bazen tutunmaya gerek yoktur. Bazen hayal etmen gerekir. O günden sonrasını. Düşünsenize. Bir sürü şey var insanların hayatlarında ama en önemli şey en çok aklına gelen insanlar olur her zaman. Bir iş ya da görev ya da bir şey değil. Sadece insanlar.
 Eğer iki kişilik bir kanepede otururken kafanızda yanınızda "-o'  nun size sarılmış, kafasını omuzunuza yaslamış gülümsediğini ve sadece onun orda o an sizinle olduğunu hayal ediyorsanız.. kaybedecek bir şeyiniz yoksa. ya da çok şeyiniz varsa. konuşun. belki de onun olmak istediği yer de sizin yanınızdır.

tıpkı bir trendeki iki yabancı gibi.

Hiç yorum yok: