28 Ocak 2011 Cuma

taxico-ta-huuuhuuuuu

evet. acelem olduğunda beni saatlerce telefonda bekleten efsanevi, bolognanın bi tanecik taksi firması. lafım sana. senin yüzünden, bekleme müziklerin yüzünden psikolojim bozuldu. acelem olur, kimse gelmez. işsiz güçsüz huuhuuuuhuuuuu diye ararım, 1 defa çalmaz hemen açılır. ters psikoloji falan mı uyguluyosunuz bana anlamıyorum ama ortada bi gerçek var psikolojimi ciddi anlamda bozuyosunuz.
 en azından vodafone inadı bıraktı, LAFIMA GELDİN SONUNDA Dİ Mİİİ diye telefonla monolog kurdum tam bi cerenlik yaparım. benim şu olan biten herşeyle muhabbet etme huyum noolucak sonunda bilmiyorum.

 grooveshark sen nası güzel bişeysin, aklıma gelen her şarkıyı dinleyebiliyorum bi anda daha mutlu olamam heralde. aslında olabilirim, sol ayağımı tekrar kullabilmeye başlarsam. şimdi yazıp yazıp sonuna çok içli sözler döşediğim bölüme geldik, lafı uzatmıyorum diye ağırlığımı koymak surreti ile:

-

sevginin bittiği bir yer vardır. saygının başladığı. o noktada da iki şansınız vardır. sevgiyi kovalamak ya da saygıya sahip çıkmak.
 hayal perestseniz, dünyama hoş geldiniz.
nitekim realistseniz, nasıl mutlu olduğunuzu bana açıklar mısınız?
cidden. biri bana açıklasın bunu.

27 Ocak 2011 Perşembe

uçak

kendi kendime düşündüm yoldayken. bu kadar sakin, bu kadar hafif ama bir o kadar asil havada süzülen kocaman bir demir yığınıydı hayatımın parçalarını birleştiren. aynı demir yığınıydı onu parçalara ayıran.
 kafamı koltuğuma gömdüm, yanımdaki minicik camdan dışarıya baktım. bulutlar altımızda sanki atlarsam beni tutacaklarmışçasına yayılmışlardı, üzerlerinden yansıyan güneş ışınları asil beyaz bir renk veriyordu her yere. gözlerimi acıtan, ama kafamı  çeviremeyeceğim bir görüntüydü, sessizce işleyen motorlar ve daracık koridorların sana kattığı bir şey varmışçasına bekliyordu insanlar. elleri kucaklarında, kimileri konuşarak, kimileri birşeylerle kendini oyalayarak. sanki bir şey olacakmışçasına.

 yere yaklaştıkça bulutlar azalır ve oyuncak gibi gözüken evler bir anda gözünüzün önünde kocaman olurlar. o zamanlar kendimi don kişot gibi hissederim, sanki dünyaya savaş açmışım ve büyük metal bir kuşla büyük bir hızla üzerlerine yürüyormuşum gibi. sonra durur herşey. bir anda sessizleşir ortalık. arkasından getirdiği büyük kargaşayı görmem ben, kafamı diğer tarafa çeviririm. cama dönerim yüzümü, güneşe geri gidebilecekmişim gibi. onlar giderler, ben beklerim bulutlarda. hayallerin olmadığı en güzel dünyada.

compass

a broken records'un a leaving song'u.
 bugün dünyanın en mutlu renklerinin sarı turuncu ve kırmızı olduğuna karar verdim. gittim mutfak masasına aynen bu renklerde bi örtü aldım. bi tane de çamaşır makinamın üstüne aldım çünkü çok çirkin kalıcağına karar verdim kendi başına. neyse. Eve geldim yemek yedim ve direk işe koyuldum, örtüleri serdim, her tarafı düzenledim falan.  şimdi de mutfağımdan çıkmamak için kendime bahaneler üretiyorum. kendimi portakal kabuğunun içinde yaşıyomuş gibi hissediyorum ve daha mutlu olabileceğimi sanmıyorum.

-

elinde bir pusula, yola çıkar tek başına. olur olmaz yerlere girer çıkar, kaybolur. defalarca yeniden bulur kendini, hayatını. sonra bir gün aradığı herşeyi -kendini bulur. unutmamak için kendisini pusulasını saklar. kaybedecek diye çok korkar. kendisine saklar pusulasını, ne zaman kaybetse kendini ona kendini hatırlatsın diye. bir de anka kuşu vardır ki efsanesinde, küllerinden doğar defalarca, her kayboluşta, her dibe vuruşta çeker çıkartır onu, kanatlarını açar ve şarkı söyleyerek gökyüzüne doğru yükselir tek başına.

the scientist

Come up to meet you, tell you I'm sorry
You don't know how lovely you are

I had to find you
Tell you I need you
Tell you I've set you apart

Tell me your secrets
And ask me your questions
Oh, let's go back to the start

Running in circles
Coming up tails
Heads on the science apart

Nobody said it was easy
It's such a shame for us to part
Nobody said it was easy
No one ever said it would be this hard

Oh take me back to the start

I was just guessing
At numbers and figures
Pulling the puzzles apart

Questions of science
Science and progress
Do not speak as loud as my heart

Oh tell me you love me
Come back and haunt me
Oh and I rush to the start

Running in circles
Chasing our tails
Coming back as we are

Nobody said it was easy
Oh, it's such a shame for us to part
Nobody said it was easy
No one ever said it would be so hard

I’m going back to the start


-pes ettim birazcık. belki ondandır

25 Ocak 2011 Salı

I said hello and then you said goodbye.

 Bologna' ya dönüş. Son gece dönmeyceeeeem DÖNMİİİİİYCEEEEEEM DÖNMEEEEEM diye kendimi yırttıktan sonra Bologna'ya döndüm, hatta döndüğüm için de bayaa mutluyum açık konuşmak gerekirse. Hoplaya zıplaya arkadaşlarımla buluştum bugün mesela, hani sanki dün gelmemişti Esin bana gibi bugün Laura ve Esin'e gittim. Tabii ki direk gaza gelip ben bunu da alırım bu eve şunu da yaparım diye gidip maison de monde mudur nedir orayı boşaltmama engel olucak bi etken olmadığı için yol üstünde kendime lüzumlu ve lüzumsuz hertürlü şeyi aldım. Ondan soorajıma gittik cola içtik esinle bi caffede. Kendimi tam turist Ömer gibi hissettim, şimdi düşünüyorum da, İtalyada kola içtiğim için beni ayıplamakta haklılar. Bundan sonra double espresso dışında icraatlere de girişicem, destuuuuuuuuuuuuuuuuuur. Onu da geçtim de korzinin yanıma gelmesine 1 hafta kaldı. Kendisi de bir turist ömer misali sürekli gezip gezip durmakta, sinirlerimi bozmakta. hiç hoş değil kanımca bu yaptığı. Bu arada, ayağımı burktuğum ve sol dizim mosmor olduğu için adam gibi yürüyemiyodum ama artık daha iyi olduğum için hoplaya zıplaya koşturmaya başladım tekrardan. 2 hafta sonra sınavlara çalışmaya başlayıncaya kadar da bu dürüm böyle devam edicek. 
 Ayağımı burktuğum güne lanet etmekteyim açıkçası, Oi va voi'ye gidemedim, cidden küfür gibi. O kadar uğraş, debelen, hayal kur olmasın. Ama geçenlerdede canım creme brulee çekmişti kitchenette'de kalmadığı için yiyemiştim. Olsa olsa benim şansım olur bu zaten. Bi şeyi çok istersin olmaz, hiç istemezsin çok net olur. Hele başına geleceğinden korkuyosan onu hiç takma bile kesin olur. Koştur falan derken yoruldum bugün ya ne yalan söyliim. Artık oturma iznimin şu kartını alsam da daha da mutlu bi çocuk olsam, ne de güzel olucak herşey. 

 Ayrıca, vodafone'u kınıyorum, sana yüklediğim kontörler haram olsun evladım, hayırsız evladım hemde! ulan internetimi neden açmıyosun vodafone naaptım ben sana huysuz leş katakulli!

-

uçaklarda portakal suyu vermesinler insanların karnı gurulduyo.
eski sevgililere bireysel imha düğmesi taksınlar.
mesajlarınıza cevap vermeyenleri telefonları dürtüklesin sizi takıncaya kadar.
bologna questurasını kınıyorum.
kağıtları, peçeteleri üzmeyin, unutmayın ki onlar eskiden ağaçkakan yuvasıydılar.
şarjı bitmiş blackberry'nin herhangi bi telefondan farkı yoktur.
uykusu gelen cerenler uyumalıdır. 

evet söyliceklerim bu kadardı sanırım. 

 ha bi de, kimseyi çok bi bok sanmayın neticesinde sonunda çok da olsa bi bok hep bi boktur
amin.