9 Ekim 2010 Cumartesi

geldiler bana yine

Buraya gelmeden önce her saniye nası İstanbul'a dönerim diyen ben, dönmek istemiyorum. Kimseyi tanımadan, hiç bişey yapmadan burda kalmak bana daha güzel geliyo ve neden bilmiyorum. Acaba yavaştan sıyırmayamı başladım?

8 Ekim 2010 Cuma

up-down-turn around-please don't let me hit the ground

Artık yeni bi en sevdiğim şarkım var. Moby'nin temptation'ı.

Karanlıkta yanan bi çakmağı izlemek gibiydi sesini duymak
Ya da yumuşacık bir şeyin elinden düştüğünde bir anda parçalanıp dalga dalga kuş tüyleri gibi saçılması gibi yerlere,
bembeyaz tanecikler yüksek sesle kırılıp hiç ses çıkarmadan süzülerek kuş tüyleri gibi süzülürler yerlerde,
Uykudan uyanmak gibi, ama gün ışığıyla birlikte, gülümseyerek
Ya da sessizce ağlarken içinden gelen bi sesle dikleşip gülümsemek gibi
Çünkü gülümsemek aslında bir çakmaktır
Ve ne zaman sen karanlık bi odaya girsen sana iki şans tanır
Yakarsın herşeyi ve unutup gidersin
Ya da sadece aydınlatırsın herşeyi elinden geldiğince

7 Ekim 2010 Perşembe

12.41bologna


İnsanın yapıcak başka işi gücü olmayınca blog yazıyomuş. Ben bunu öğrendim. İnternetsiz geçen 2,5 haftadan sonra çöle atılmış devenin su bulması gibi interneti bulunca bilgisayar başından kalkamaz oldum vallahi.. Tamam tamam o kadar değil. Günün büyük kısmı evi temizleyerek, ütü yaparak, çamaşır bulaşık yıkayarak ve yemek yaparak geçiyo. Kalan kısmındada ortalığı toplayıp playstation'da oyun oynuyorum. En yakın zamanda bavuluma koyup da hiç gocunmadan buralara getirdiğim wii'mle de oynamaya başlicam ama şu an ki tek önceliğim fallout 3'ü bilgisayardan sonra bi de ps3'de bitirmek. Sonra da pes oynamayı öğrenicem. Burda spora yazılmayı düşünüyodum ama sonra evimle okulun arası 20 dakka yürüyüş mesafesi olduğu ve iki tane dersim olan koskoca okulumun kampüsleri arası da bi 20 dakka olduğu için bütün gün koşturduğumu, bi de spora gidersem muhtemelen eve dönücek enerjiyi bile bulamayacağımı fark ettim.
Bugün ev sahibim gelip vasisdas(ya da herneyse)ları bozuk olan camları yaptırdı bi adama, artık ev havalansın diye bokum donmiicak. Bunun yanı sıra kendime bi kumbara aldım böylece para biriktirip türkiyeye dönebilicem bi süre sonra, şimdiden baya bi bozukluk doldu içi, çok gururluyum.
Sabahın saat 8inde kalkıp okula gittim, sınava girdim, nası becerdim bilmiyorum ama geçmişim vallahi dedim ki afferin ceren sana nası beceriyosun sen böyle şeyleri hiç anlamıyorum. Sonra da evime gelip sandevüçümü yedim. İnsan bi süre sonra bazı şeylerin nası yazıldığını bilmediğini farkediyo. Bu şey gibi, börek ve böğrek arasındaki o ince çizgi vardır ya, hah işte tam onun gibi bu. Annem bu pazar İstanbul'a dönücek. Yarın da okulum başlıyo, aslında bugün de derse girebilirdim ama dedim ki "aman be kızııım, ne lüzumu var böyle boş atraksiyonların!" eve gelip uyyicaktım ama annem uyuyunca ben uyuyamadım çünkü altından su akıtan lavaboyu tamir etmeye adam geldi. Ev sahibim çok tatlı bi adam, günde 2 defa gelip eve neler yaptım diye bakıyo. En son beğendiğine karar verdi sanırım, şimdi de kapının önünde ama o kadar yorgunum ki kapıyı açıp hacı naber diyemicem.
Geçen gün benim doğum günümdü, efsane kötü geçiyodu ki günüm koray istanbul'da pasta keserek benim için günümü güzelleştirdi, onun dışında bi de çikolatalı kruvasan yedim, ama mum üflemedim.


Büyük egolar büyük kompleksleri barındırır. Bu oldum olası en sevdiğim laftır, bu yüzdendir ki hırslı insanlardan çok korkarım çünkü ketum ve duygusuz olurlar, ama bu öyle böyle sevememek, üzülememek değildir. Bu öyle iğrenç bişeydir ki, karşındaki insanı aşşağılamadan iyi hissedemez kendisini böyle insanlar. Onlara göre herkes aptal, bi kendileri akıllıdır ve genelde sonunda YALNIZ başlarına, HİÇKİMSE tarafından sevilmeye layık görülmeden ölür giderler. Böyle insanlar ne kadar sağlam bi kişiliğiniz olursa olsun size de zarar verebilirler. İşlerine geldiği gibidir herşey, içlerinde ki fesatlığı size göstermek için fırsat kollarlar. Yani bi anda siz çok mutluyken, herşey yolunda giderken bi anda boşluğunuzu yakalar ve sizi suçlarlar. Siz aşşağılıksınızdır. 5 kuruş etmiyosunudur ve onların gözünde o kadar suçlusunuzdur ki, hayatınız boyunca hiç bişey ve hiç kimse sizi affedemeyecektir. Böyle insanlar aslında çok güçsüz ve bi o kadar kişiliksiz olurlar. Hayatınız boyunca asla affedemezsiniz onları, çünkü sizin yeni hayatınızın ilk günlerinde sizi hüngür hüngür ağlatmış, aile bağlarınızı küçümsemiş, ve belki de sizin ona güvenerek ya da gayet iyi niyetle anlattığınız bişeyi size karşı kötü bi şeymişçesin kullanmışlardır. İşte böyle insanlardan uzak durmak lazım.
Çünkü onlar kimsesizler, hayatları boyunca da öyle kalacaklar.
Çünkü onlar hiç bi şeye değmezler. Bu yüzden hayatları boyunca hiç bi şeyde yeterince başarılı olamazlar. En iyi oldukları şeyle bile bi anlam ifade edemezler çünkü etraflarında kimse durmak istemez onların, herkes onlardan zamanla uzaklaşır.

Bazıları bencilce uzaklaştırır etrafındakileri sizden, iftira atar.
Bazıları ise sizi aşşağılar ve kendisini iyi hisseder.
Bazıları bi süre daha yüzünüze güler ve arkanızdan iş çevirir, sonra bi gün herşeyinizi size karşı kullanmaya çalışır.
Bazılarından ise siz kaçarsınız.

Ben bu yaz 3 tane böyle insan tanıdım. 3ünü de hayatımdan çıkartma kararı aldım. Siz siz olun, siz de böyle yapın. Çünkü hiç kimse zarar görmeyi haketmez.

Neyse çok hayat dersi oldu bu, efsane uykum var zaten yatıp uyumak istiyorum şu an, şu dakka, şu saniye. Fallout 3'ün başlangıcındaki şarkıya BAYILIYORUM.
Evime yeni yeni cdler almak istiyorum bütün cdlerim istanbul'da kaldı. 5 sene böyle geçmez ki.

UYKU İSTİYORUM UYKU! nasılsa akşama kadar sıkılıp yine yazarım.

6 Ekim 2010 Çarşamba

gidip de kopkop şarkılardan romantik anlamlar çıkaran insanlara bayılıyorum. my dream is to fly over the rainbow so high.... romantizmi nerelerden çıkarıyolar, sonra diyolar ki romantizm ölmüş. hayır ölmemiş bak her yerden çıkartıyolar takır takır romantizmi!
anneanneme sorsam romatizmayla romantizm arasında bi fark olmadığını söyler. bak kızım der bana, dikkat etmiyeceksin bazı şeylere. mutlu olmak istiyosan kapatacaksın gözlerini, açacaksın ağzını o da sırf gülümsemek için olucak.
Ben kıskanç bi insanım, bünyemde var, oldum olası da böyleydi bu. ama fadişin bilmemnesini değil sevgilimi kıskanırım anca. babamıda annemden çok kıskanmışımdır küçükken, bi sahiplenirim benim benim diye ki of yani sıkıyosa birisi gelsin ı ıh benim desin, billahi ağır çirkefleşirim.
çok çaresizim bi o kadar beceriksizim. yoğun istek üzerine oldukça da yalnızım çok leş ve rezil kendi halinde iğrenç karının tekiyim.
evet biliyorum bu çok hoş olurdu ama çok mutluyum hatta tam şu anda bıcır bıcır hoplamak zıplamak istiyorum.
küçükken çelik ayna vardı onu gerçekten istiyorum.
bi de uyku
bi de huzur
bi de.
bi de
ay bitmez bu

salve!


evet. sonunda sağ gösterip sabancı'nın sınavına girdikten sonra, hazırlığı atlayıp bologna üniversitesinde gövya 3+2 kanımca, 5+fii sayısınca sürecek eğitim hayatıma başlamak üzere italyaya geldim. eminim çok merak ediyosunuz, aa bu kız ne kadardır yok neler oldu diyosunuz. hadi lan ordan, kaç kişi okuyodur ki bunu? herneyse. sonuçta istemesenizde anlatıcam neler olduğunu.
türkiyedeki son 1 haftama belgesel niteliği kazandırmak amaçlı bi sürü fotoğraf çektim, çek bas fotoğraf makinama (evet çek bas fotoğraf makinam olduğunu gözünüze sokarım) işkence ettim, sarhoş oldum, yerlere düşürdüm onu, filmi bitti yenisini koymayı unuttum kızdım ona neden bittin neden diye. bütün hafta fotoğraf makinamla kavga ettim . bol bol yeşil vadiye gittim, erol abiyi de şimdiden özledim vallahi ne yalan söyliim. halam yanlışlıklı düşürüp nargilemin altını kırdığı için italyaya nargilesiz geldim. benim için nasıl acı dolu bi deneyim olduğunu anlatamam. zaten gurbetçi psikolojisindeydim acı doluyum bi de nargilem yok, acınıcak haldeyim. Uçağa bindiğim andan itibaren ergenlikten çıktım üniversiteye gidiyorum oley be demeye fırsatım olmadı. Gerçekten. Hayatımda geçirdiğim en kötü 2,5 haftayı geçirdim burda, tamamen dış baskıdan dolayı. Yemin ettim bi daha hayatım boyunca hiç kimseyi eleştirmicem. Bi insana göt muammelesi yapılması neymiş dostlarımdan öğrenmiştim zaten, ama bi insanın başka bi insanın özgüvenini, hatta benimkisi gibi artık tavan yapmış dünyaları ben yarattım olum laaan diyen bi insanın bile, ben hiç bişey haketmiyorum, iğrenç bi insanım, aşşağılığım, yalnız başıma yaşayamicam çünkü ben gerizekalıyım dedirticek kadar kendisinden nefret ettirmenin imkanı olduğunu öğrendim. doğum günümü bütün gün kendimden ve herşeyden nefret ederek, gece de ağlayarak geçirdim. 10.günün sonunda, "yanlış anlaşılmalar" yüzünden bozulan 2 tekliften sonra 3. teklifimi verip beğendiğim bi evi tutabildim. Kendi evimi yerleştiremedim. Bi eşyamı bile severek gülümseyerek keyifle alamadım. Sonra ulvi ışıkla gökten thy sponsorluğunda annem indi ve kontrolü ele alıp bana insan olduğumu hatırlattı. CİDDEN bazen insanın buna ihtiyacı oluyomuş. Neyse. Dün öğleden sonra itibariyle herşey bitti. Dün sabah gülümsedim, mutfağıma girdim, tüm dolapları boşalttım ve herşeyi kendi istediğim gibi yerleştirdim. Sonra odama girdim. Ve beğenmediğim herşeyi attım. Herşeyi kendi istediğim yere koydum. O geri döndüğünde aradıklarını kendi koyduğu yerlerde bulamayınca kızdı. Ama burası benim evim ve evet şaka gibi ama 19 yaşımdayım hatta insanım ve ben burda yaşıyorum. Kendi paramı bile elimde tutmama izin vermese de, 17 gün ve 16 gece ağlayarak uyusam ve mutsuz uyansam da bu sabah o kadar huzurlu uyandım ki herşeye deydi. İlk defa evimden çıkıp gülümseyerek bahçeden geçtim, siteden çıktım ve sokakta uzun uzun yürüdüm. O çok sevdiğim kapının yanından geçerken durup iki adamın o görkemli kapıyı ve bütün yapıyı sırtlarında taşıyışlarına hayranlıkla bir kez daha izledim. Hemde bu sefer gerçekten gördüm. İspanyol kolejine baktım, sonra kilisenin kapısına kadar yürüdüm. İlk defa kendim için bişeyler yaptım bugün, çok mutlu oldum. Sonunda evime internet bile bağlandı! Hatta ben bağladım viva la vodafone! demek istiyorum burdan. reklam almış gibiyim bugün biliyorum ama hayatımda beni mutlu eden o kadar az şey oldu ki son dönemlerde gerçekten bunları paylaşmak istedim.
Burda daha hiç kimseyi tanımıyorum. 2 tane kızla tanıştım ikisi de erasmusçuymuş. selin var mesela, o çok şirin, ilke var bi de ama onu daha o kadar iyi tanımıyorum. Korkuyorum herşey bok olucak diye ama olmasın diye de bişey yapmıyorum ve sanırım yapmicam da. sonunda her zaman bi kurtuluş yolu vardır. neyse. şimdilik vaziyet bu. italyancam ilerledi burda, aspira polvere elektrikli süpürge demek. speso condominiale'de tabii öyle mi yazılıyo bilmiyorum ama apartman aidatı demek. çok şey öğrenmişim di mi? bütün bunların yanında korayın sihirli olduğuna karar verdim. her gün beni güldürdü bi şekilde, hemde herşeye rağmen. sanırım artık pes edip duşa girmem lazım, yarın okulum başlıyo. efsane, artık italyan lisesi yok, onun yerine italyada bi üniversite var. bana da kurtuluş yok. off of bakalım bu sefer nası bi işe bulaşmışım merakla bekliyorum.