9 Kasım 2010 Salı

18.56

saçlarını geriye doğru atar ya da topuz yapar, başlar yazmaya.

" oturduğu yerden gözüm limonların durduğu sepete takıldı. fotoğraf çekmeyi becerebilseydim güzel bi kompozisyon olabilirdi. ama ben onun yerine sadece:

siyah tellerin arasında limon kabukları sanki onlar dünyanın en önemli şeyiymiş gibi bana bakıyorlardı. daha üstlerde duranlardan bi tanesinin üzerine ışık yansıyor, sanki çok değerliymişçesin salına salına sergiliyor kendisini diğer limonların arasında. orada aslında nereden baksan 10 tane limon var, ama o, sanki bir tek kendisi varmışçasına en üstte kibirli tavrıyla asaletini bozmadan durmaya devam ediyor. ne yapıyorsa işe de yarıyor, oradaki diğer 9 limon arasında en çok o göze çarpıyor. siyah oval kabın boşluklarından sarı sarı limon kabukları gözüküyor. aralardan vuran ışığın huzmeleri sanki süzgeçten geçirilmiş gibi yansıyor masanın üzerine, limonlar ise sanki onlar dünyadaki en önemli şeylermiş gibi orada sakince durmaya devam ediyorlar.

diyebiliyorum." yazdı kız.

oysa önünde bir limon sepeti yoktu.

7 Kasım 2010 Pazar

ben ne hayvanlar gördüm kendini insan sanan.
ben ne insanlar gördüm kendini adam sanan.
ben ne adamlar gördüm bi cacık olamamış,
ne hayvanlar gördüm bir dağın zirvesine oturmuş.

bu yüzdendir hıyarın otlağında yeşerip de çürüyüşü, öküzlerinde dağlarda geviş getirişi.
yaa.

I can't get you, out of my mind 1.32

"bugün sabah uyandığımda dünden kendimi programlamış gibi sapıkçasına evi temizlemeye başladım. sonra arkadaşlarımın yanına gittiğimde sohbet ederken bi tek senden bahsettiğimi farkettim. ondan ya da başkasından değil, senden. sanki sen bişey söylicekmişsin gibi, elimde telefonum her saniye internetten refresh yaparak bekledim. konuşmadık. 
 çok garip geliyo. bütün bi günün sensiz geçmiş olması. 
ama doğru olan buysa, kimsenin elinden bişey gelebiliceğini sanmıyorum."

dedi.

bende suratına baktım. rakı şişesindeki balık gibi. 
çünkü o olsaydı, o da böyle yapardı.