Boş boş dolaşmak vardı aslında burada oturmak yerine, ama herkes bir yere ihtiyaç duyar ya, ait olmak gibi. işte o yüzden oturdum buraya.
hemen arkamdaki camdan bütün günün sıcaklığına inat gecenin poyrazı yalıyor bedenimi, saçlarım alnıma düşüyor, gülüyorum rüzgar da olsa saçlarımı okşayan bazen insanın ihtiyacı oluyor böyle şeylere..
gri ve rahat koltuğuma birazcık daha yayılıyorum üzerimdeki bol tshirt bir yorgan gibi sarıyor beni üşümemi engelliyor geceye rağmen. hemen arkamda bodrum var, herşeyiyle bütün insanları, gerçekleri ve yalanlarıyla bodrum. o kadar çok şey yaşıyor ki insanlar kafalarını kaldırıp yıldızlara bile bakmıyorlar. çoğu farkında değil istanbulda o yıldızların gözükmediğinin, belki de o yüzden kıymetlidir yıldızlar, izleyenler değil sadece bakanlar onları gördüğü için.
Limanda bağlanmış onlarca yelkenlinin direkleri bir sağa bir sola salınıyor, rüzgar değil ama dalgalara yenik düşmüş onlarda, kapılmışlar, ve sanki bir cevap bekler gibi boşluğa doğru yatıyorlar hafifçe..
üst katta şarkı söyleyen bir adam var, simsiyah saçları ve sürekli oynayan vücuduyla kötü bir italyan aksanıyla lasciate mi cantare'yi söylüyor.
yine hafif bir rüzgar esiyor, ürperiyorum. oturduğum yere gömülüyorum ve yazıyorum.
çünkü bazen yapabileceğin tek şey budur.