13 Mart 2013 Çarşamba

İnsanın bir evi, bir odası olması ne kadar güzel bir şey. Bir de kendini hiç bir yere ait hissedememek var, işte o insanı bitiriyor.

7.37

Günlük hayatımın en sevdiğim kısmı, diğer adıyla insomnia'nın hayatıma dönüşüyle uykusuz geceler ve sabah uyuya kalıp sonra akşama kadar gözlerimi her açtığımda yarın akşam erkenden uyku ilacı alıp uyyicam ve yarın uyku düzenimi kesinlikle düzelticem dediğim günler. Gerçekten bu günler benim için ılık şeftali çayı ve yanında limonlu kek edasında mutluluk veriyor, ne yazık ki kek bozuk ve çay soğuk.
 Gerçekten bir insan ne kadar dengesiz, ne kadar ne istediğini bilmez, ne kadar bencil ve ne kadar SALAK olabilirin ansiklopedik resmi olmak üzere emin adımlarla ilerliyorum. Hayattan büyük beklentilerim yok, gerçekten artık bir şeyleri düzeltmek istiyorum, bunun dışında çok büyük hayallerim ya da imkansız gerçekliklerim yok. Ama eğer illa bir şeyler değiştirmek zorundaysam geçen sene 1 ocağa çok okayim. Akşamdan kalma sevgili anneanneme gittiğimde sen bu halde bi de araba mı kullandın zılgıtını yemeye bile çok okayim, yeter ki o geri gelsin. Yine bana alka-seltzer aldırsın eczaneden, başımın belası diye diye tost falan yapsın bana, mantısının yanında rakı içsin, sonra da masaların üzerine çıkıp dans etsin. Eğer gerçekten hayatta bir şansım daha geçen senenin şubat ayına dönerdim ve amerika yerine türkiyeye giderdim. Böylece anneannem hiç bir zaman evde yalnız kalmazdı ve bu yüzden hiç bir zaman düşmezdi, hastaneye kaldırılmazdı, daha sonra durumu hiç bir zaman ağırlaşmazdı, hiç bir zaman yoğun bakımda yatan o kadına dönüşmezdi, kızıl saçlı bodur tavuk olarak kalırdı. Gerçekten her şeyi yoluna koyabilmek çok isterdim, herkesin hayatında onu kayıtsız şartsız seven, sahip çıkan ve kendini güvende hissettiren bir insan vardır. Ben, benimkisini 27 temmuz'da kaybettim, o günden beri de sürekli sıçıyorum. Hayatta elini tutup da sana sen ne bok yiyorsun diyen biri olmadığı zaman sıçmak düşündüğümden daha kolaymış. Hayatımın en boş 8 ayını geçirdim. Verdiğim sınavları salarsan hiç bir şey yapmıyorum diyebilirim. Çevirmenlik yapmak için şehirleri falan geziyorum boş boş, bir bok olduğu yok, trenden inip eve gidip, bavul yapıp bavul boşaltıyorum, sonra tekrar bavulumu yapıyorum ve uçağa biniyorum ve istanbul'a dönüyorum, günlerimi kimseye yettiremiyorum, kimseyle bir şey yapmak istediğim de yok o da ayrı bir mesele, salsalar beni kendi halime ne kadar mutlu olucam.
 Anneannemin cenazesinden beri mezarlığa gidemedim. Gitmek istiyorum ama cesaretim yok, sanki gitsem her şey gerçek olucak, son 8 ay gerçek olucak, ben uyanıcam sanki ve hiç bir şeyin rüya olmadığını görüp iyicene çıldırıcam. Arkadaşlarımı özlüyorum, herkes gerçek anlamda dünyanın bir ucunda, sikindirik skype'dan kafanı sokup öbür taraftan çıkamadığın sürece yapabileceğim tek yorum "sıkıldım." Gerçekten sıkıldım.

 Herşeyden sıkıldım.
Herkesten sıkıldım.

Gerçekten bütün şu dünya üzerinde kendisinden başka birini düşünen bir insan evladı kalmadığını düşünmeye başladım. Arada sırada tersini ispatlayacak insanlar çıkıyor karşıma ama bu aralar herkesten uzaklaştım sanırım. Artık bir şeyler düzelsin istiyorum, bir şeyler iyi gitsin istiyorum, değişik bir şeyler olsun ve en azından bir şey yolunda gitsin istiyorum. Uyku düzenim artık DÜZEN olsun ve sabah 8 akşam 6 olmasın, sabah şu salak güneş ışığını gördüğümde bir defa sevineyim istiyorum, bir defa uyanmaktan nefret etmeyeyim.

Bir şey olsun, ya da her şey bitsin, ama artık bu saçma dönemim geçsin istiyorum.

10 Mart 2013 Pazar

3.18

Kafa karışıklığının doruk noktasını hayatta hiç bir şey yolunda gitmezken değil, tam tersi her şey yolundayken yaşarsın, çünkü bir şeyler yolunda gitmezken bir amacın vardır, bir şeyleri düzeltmeye çalışırsın. Yani sikimsonik saçmalıklara dalıp gitmezsin, ufak şeylere takılmazsın, onu sal ya benim derdim başımı aşmış diyebilirsin. Ama her şey yolundayken ve sen kendi hayatını kurcalamaya başladığında kendine sıçıp sıvama 101'e de girişmiş olursun.

Sıçıp sıvama 101'in benim üzerimdeki etkisi şu tarz ilerliyor: kafamı bir şeye takıyorum, bir kusur buluyorum, kurcalıyorum, kafamda bitiriyorum, sonra karar verdiğim konuyla ilgili bir şeyler yapıyorum, son olarak da yaptığımdan pişman olup kendi halinde bıraksaydım olmazmıydı ya geliyorum, ama tabii ki ben oraya geldiğimde kendi halinde bırakılası kalmıyor olayın.

Akıl fikir, amin.