8 Nisan 2011 Cuma

tamam ama şöyle bi problemimiz var. ben sana benden başka bişey veremem ki. sen ne bekliyodun?

7 Nisan 2011 Perşembe

hayat sana limonu verir, sonra da sen onun sana ne verdiğini anlayıncaya kadar gözüne sokar.

 bir de kaldırırsın ki kafanı, hava hala sıcacık, kelebekler, çiçekler, böcekler hala ortalıkta. hayat devam ediyo ve aslında ortada üzülecek hiç bişey yok, çünkü hiç kimse hiç bişey kaybetmemiş zaten =)
 ve sen bunu gördüğün zaman tekrardan bütün içtenliğinle gülümsemeye başlayabiliyorsun. doğru zamanın geldiğini, artık hayatına kendi başına ve en çok kendini severek devam etmen gerektiğini görüyorsun.

 son trene yetişebilirseen, eyvallah. yetişemezsen de sıcacık yatağında bir gece daha uyuyup, yeni günün sabahında kulağında o güzel müziklerinle tekrardan beklemeye başlarsın o treni. hayat senin değil mi, yap işte istediğini!

5 Nisan 2011 Salı

öyle bir anneannem var ki, hastalandığı zaman ağdasını yaptırır, en şık pijamalarını giyer.
e anneanne ne gerek vardı dersin, ne var be sonra bakıp ne çirkin kadınmış mı desinler der.

bir başka sevgiliyi, sevemem sevemem sevemem

fall in you

anlarsın değilmiş işte.
şansın varken bile doğru zamanı beklemekmiş.

4 Nisan 2011 Pazartesi

eğleniyorum

http://ceristan.tumblr.com/

böyle eğlenceler de türetebilirim kendi kendime
biraz önce duadostluğu diye bi forumun varlığıla yüzleştim. mesela sınava giriceksen oraya sınavımın geçmesi için dua edin yazıyosun sınavının iyi geçmesi için dua ediyo ahali.
 beni hayat değil bu teknoloji yoruyo...

3 Nisan 2011 Pazar

22.57

ben gidiyorum, istediğin bişey var mı dedi

yok, yok sağol dedim

gitti.

sonradan fark ettim, ne zaman geleceğini sormayı unutmuşum.

21.09

ne kadar zaman geçmişti aradan.. dünmüydü? yoksa bugün mü? gerçekten, o kadar sene geçmiş olabilirmi? olamaz heralde. bir parfüm. bir koku sizi ne kadar uzağa götürebilir biliyor musunuz? ben bugün öğrendim. suratımda aptal bi ifade, dondum kaldım bir an. gözüm daldı, kaçıramadım bakışlarımı uzaklardan. dönüp gidişinden tut, koşarak gelişine kadar, herşey bir anda belirdi gözlerimin önünde. bir kokuyla. sadece bir koku.

 bir koku seni bundan seneler önce kafanı yastığından kaldırdığında gördüğün mesaja şaşırman kadar şaşırtabilir bazen, ya da bir başka gün bambaşka bir mesajla gelen gözyaşlarını geri getirebilir. seni seneler öncesine de atabilir, hayallere de bırakabilir. anılar insafsızdır. ne zaman nerden vurucaklar bilemezsin.

bir gün ansızın girer hayatına. bir satranç oyunu gibidir aslında herşey. ama rövanşını alacak ne yürek kalmıştır senden geriye, ne de ömür. "zaten bir şey de beklemiyorum senden. birşey bekleyecek yüzüm yok ki. sen bana verebiliceğin en güzel hediyeyi verdin. kazanmaktan kaybetmekten çok pes etmeyi öğrettin."

çok değerli bir insanın bile, bir gün hiçbirşey olamayacağını gösterdin.
sayende ben, çekip gitmeyi öğrendim.

derken, bir koku duyarsınız. ve herşey geri gelir.
gözünüz dalar, aptal bir yüz ifadesiyle dalarsınız bir yerlere.
ne başı ne sonu yoktur bu anın. bu yazının.
çünkü anıların bir sonu olamaz. istesek de, istemesek de.