8 Ocak 2008 Salı

09//01//08

Sorgulamanın yorgunluğu var üzerimde. Ve bitmek tükenmek bitmeyen o kıskançlık.. Ah, o kıskançlık.. O kadar yorucu bir duygu ki, tükediyor insanı tıpkı aşk gibi, tıpkı özlemek gibi. Belki de kategorize etsek aynı gruba koyacağımız duygular bunlar. Karşılık gördüğünü bildiğinde çok güzel gelen duygular, ama bilinmezlikteyken? O kadar zor ki.. İnsanın içini yer bitirir o merak duygusu, mahveder onu tüketir, saçını başını yolarsın, normalde 2 saniyeymiş gibi gelirken herşey o kıskançlık duygusu öyle bir hale sokarki hayatını.. Bir dakikada bir yıl yaşlanırsın.
Bazen de o bitmek tükenmez merak duygusu gelir başımıza, ya da beklerken duyduğumuz o adrenalin.. Demiştim ya, karşılığını gördüğün zaman evet herşey oldukça güzeldir ama eğer bilinmezlikteysen..
Ulu bir çınar ağacı olsa bir insan, bilinmezlik onu mahveder.. Yaprakları sararır önce, mevsim rüzgarları o sarı yaprakları teker teker alır onun üzerinden, bütün güzelliğini mahveder.. Sonra yeri gelir ağaç toparlanmayı umarak köklerini derinlere salmaya çalışır, belki geçmişte onu güçlü kılan bir toprak parçası arayışına girmiştir, ya da belki de yalnızca yeni ve onu özlediği o güzel mutluluk duygusuna kavuşturacak birşeyler... Ama kopan adi fırtınalar önce yapraklarının kalanlarını da alırlar onun üzerinden.. Sonra dallarını kırarlar.. Bir de yaban otları vardır, ah o yaban otları! Başı, sonu belli olmayan, başka bitkilerin köklerinden sularını çalarak yaşayan, onların hayatlarını mahveden o yaban otları.. Taa ki birileri gelip de bu olaya bir DUR diyinceye kadar aynı şekilde devam eder herşey.. Ve sonra bir gün o harabenin etrafında uğuldayan korkunç rüzgar kesilir ve yerini tatlı bir meltem esintisine bırakır.. Güneşin önünü inatla kapatan o bulutlar dağılır, uzaklarda bir yerlerde uğraşacak başka bir eğlence bulurlar kendilerine, hava açar.. O ağacın büyümesi için tatlı yaz yağmurları yağdırır dostları ve sonra sıcak yaz meltemleri kucaklar o ağacı güç vermek istercesine, taa ki harabenin ortasından yeni bir fidan belirinceye dek.. İstedikleri kadar mahvetsinler, insanın da işte böyle zamanlar için yaz yağmurları yağdıracak dostları, onun için fırtınalar estirecek arkadaşları ve onları güçlü ya da güçsüz asla bırakmayan ve her zaman yanınızda varlıklarını hissettiğiniz o güzel dostluklar vardır ya, işte onlar yüzünden asla mahvedemez hiç bir duygu(/düşünce) sizi..
Kafanızın içinde resmen sürünerek ilerlediğini hissettiğiniz o bilinmezlik, merak duygusunu hırsla bastırırsınız, nasıl yaptğınızın o an için bir önemi yoktur ve belki de asla olmayacaktır. Ama bir gün gelirde ihtiyacınız olursa diye, başucunuzda her zaman bir diet kitabı bulundurun.. (: Hayatta herşeyin üst üste çok kötü gittiği zamanlar vardır ya, hani o çok korkunç ve asla bitmeyecekmiş gibi gelenler.. Hani hiç katlanılamayacak gibi zamanı ufalayıp size yavaş yavaş parçalarınızı atan cinsten.. İşte o zaman susup oturmak için en güzel zamandır.. Güzel manzaralı bir yere gitmek susmak ve oturmak, belki elinizde bir bardak şarap ile, onun ağızınızda bıraktığı güzel tat ile siz hayatınıza geçmişinizin bilmedği yep yeni güzellikler katarsınız kim bilir..
Sonra evinize döndüğünüzde içinizi saran o huzursuzluğu bir kenara atıp uyumak var bir de..
Siz uyurken bir yerlerde birilerinin sizi düşündüğünü bilmek var.. Herşeyi boşverip yenilenmek var..
İşin ucunda, kim ne kadar boka sardırırsa sardırsın, hayat güzel bir şey.. O olmasaydı nerede sarhoş olurduk?

Hiç yorum yok: