16 Temmuz 2008 Çarşamba

01.01


Geçen gün hiç üşenmedim kalktım taaaaaaaaaaaa beykoza Niller'e gittim. Havuza girdik, güreştik, yetmedi didiştik didiştik.. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim sanırım, ne garip geçiyor bu tatil. Eğlenceli bi de dinlenmeceli falan böyle, düşünsenize deniz manzarasına karşı oturup nargile, çay bi de kaybedeceğinden emin olduğun biriyle tavla oynamak. Daha iyisi (o günün akşamı oturup balıklı rakılı fasıl yapmaktır heralde haa bi de) can sağlığı. Ama hergün de böyle geçmez ki. Tanrı sanırım yukarda böyle düşündü ve hop hop hop! Yine herşeyi başa sardı. Kuzenime rahim ağzı kanseri teşhisi koyuldu geçen hafta, dün amlyatı vardı. Uyandğında yanında olmak çok istedim ama ne yazık ki teknik bi arıza nedeniyle orda olamadım. Ama olsun, yarın bütün gün onunla monopoli oynayıp oyuncak ayıları kulaklarına sokarak onu uyutmama çabasına gireceğim, tıpkı küçükken yaptığım gibi. Ben kendimden küçük kuzenlerime hep işkence yapardım, mesela Begüm'ü korkuturdum o daha çok çok küçükken "bu gece sakın camdan dışarı bakma, cadılar seni görürse taş olursun!" diye. Artık o kadar eğlenceli gelmiyor bunlar. Acıklı şarkılar dinlemekte nereye kadar? Aslında iyi oluyor bazen. Mesela RadioHead - Creep şarkısını dinlerken (tam şu anda) aklıma eski ve bi o kadar da manalı(olduğu kadar derin) bir söz geldi:

Hiç birşey olmaz,
Hiç birşey olmaz...
Ve sonra Herşey olur!
evet sanırım hayatın kendi felsefesi bu. hayatın bile kendi felsefesi varken benim neden bir felsefem yok diyordum eskiden, çok özenirdim o filozof kılıklı hacıyatmazlara. Sonra Nietzsche okudum biraz ve sonrada Plato. Pardon ama onlar kadar bencil olmaktansa otlayarak yaşarım daha iyi! Ben mükemmel bi ruhum, o kadar mükemmelim ki, sen kimsin benim karşımda ey ezik insan! Ve bu adamlar insan psikolojisinin temellerini atmışlar!?! Bu yüzden artık bencil insanları yargılama hakkı görmüyorum kendime, belki onlarda filozoftur. Sonuçta Sokrates misaller de var ki onlar oldukça bilgin, bir o kadarda özlü sözler ederler.

Bir de her dahinin az biraz manyak olduğu gerçeği. Bkz. E=MC2 ve topuklu ayakkabı giymekten hoşlanan bir bilim adamı? İçi tamamen hava dolu bir balonun bir tarafını sıktığında diğer tarafı pörtler ya, hayat da öyle bişey. Nasıl dengesiz bir denge varsa burda illa bi tarafndan birşeyler pörtletiyor işte. Olmadıysa en kötü ihtimalle.. Bekle sen ya yapar sanada bişeyler.

Aslında dalkavukluğu iyi yaparım ama söz konusu olay hayat olunca, kime ne yapacağını şaşırıyorsun sanırım.
O zaman bende beklerim.

Olay bir otobüs durağında geçiyor. Kulağında kulaklık beatles dinlemekte olan bir genç kız, elindeki kitabın sayfalarını okuyormuş gibi yaparak (ama genelde okuduğunu anlamadan kelimelerin üzerinden geçerek) yavaaş yavaaş çevirmekte. Beklediği otobüs gelmek bilmiyor, trafikten heralde 10 dakika gecikmiş bile. Bekliyor, bekliyor.. Madem ki gelmedi biraz kestirsem diyor.. Ya da belki sadece gözlerimi kapatırım diyor, gözlerini kapatıyor. Rüyasında bir sevgili görüyor, sıcacık bir örtüyü bacaklarına seriyor kızın ve gülümseyerek alnından öpüyor. Aslında biraz ironik, dalga geçer gibi değil mi. Zaten bu sadece hayatın metaforu, o an yaşanan: sonunda otobüs geldiğinde kızın içi geçmiş oluyor, önünde bekleyen adamın montu kızın bacaklarına sürtünüyor ve egzozun sıcaklığı da kızı bir an için ısıtıyor. Belki de o burada uyusa daha iyi. Hem o zaman onu otobüsün arka koltuğunda oturan ve aslında kaderinin bir diğer olasılığına göre 4 sene sonra kocası olacak genç adamlada tanışamadığını asla bilemeyecek. Çocuğun onu durakta görünce nasıl camdan ona baktığını ve sonra da kafasını çevirip " hoş kız." la yetindiği gerçeğini değiştirmeyecek bu ama olsun. Hem belki onun orada içi geçmeseydi akşam eve erken gidecek ve sevdiği diziyi izledikten sonra msn'e girdiğinde eski sevgilisinin onu ne kadar çok özlediğini öğrenebilirdi, hatta belki de babası yemeden evdeki son köfteleri bile yiyebilirdi.

Ama olmadı. Şimdi sadece sonraki otobüse binip eve gidecek, annesi ona ters ters bakacak, babası televizyonun karşısında umarsızca oturacak ve kedisinin üstüne işiyeceği ev ödevini bitirip yatacak.

Evet bazen hayat çok acıklı olabiliyor..
Ama eğer böyle olmasaydı psikologlar n'aapardı?

Hiç yorum yok: