18 Ağustos 2010 Çarşamba

çek hacı çek

Zamanla büyüyüruz, büyüdükçe değişiyoruz, değiştikçe birazcık daha büyüyoruz.
Bi süre sonra yatağımıza sığamıyoruz, sonra odamıza, sonra evlerimiz minicik kalıyor yanımızda ve taşmamak için minicik bedenlerimizle, kocaman dünyada ki görünmeyecek kadar küçük noktalar yapıyoruz kendimizden. Çünkü eğer yataklar, odalar, evler, kafalar bizi alamazlarsa, biz sığamazsak o düşüncelere, kim ne yapabilir ki bizden?
İnsanlar aşık oluyorlar.
Ve sonra terk ediyorlar.
Bazıları, terk ediliyorlar.
Ve sonra "yazı" yazıyorlar.
Eğlenmek için yazmanın arkasındayım sonuna kadar. Ya da aşk için kafandan geçenleri dökmenin. Ama neden insanlar hep o beyaz tenli kırmızı dudaklı mükemmel sevgiliyi özlerler ve neden hep bunları yazarlar ki? Birisi sarışın bi sevgiliyi özlesin bi defa ya da kızıl saçlı olsun özlenilen insan, kaheverengine bile razıyım. Sonra kara olmasın sevgilinin gözleri aydınlık olsun mesela, beyaz değil esmer tenli olsun, kaşları ok gibi yay gibi değilde insan gibi olsun. Kırmızı olmasın dudakları pembe olsun hatta abartalım doğal dursun suratı! Acı dolu olmasın insanlar bitti diye, güzel anıları hatırlasınlar, özlemek acı çekmek değildir.
İşin enteresan yani, şiir ya da yazı yazmak kafiye kurmak da değildir. N'apalım bazen olmuyo işte.

Hiç yorum yok: