2 Aralık 2012 Pazar

kakafoni 17.23

Hayatla ilgili optimist kararlar almadım nitekim televizyonumun alt sehpasını değiştirerek evimle ilgili küçük çaplı kararlar almış bulundum geçtiğimiz hafta içinde. Bologna'da ki Tdays'e bayılıyorum, ana yolları trafiğe kapattıklarında bile başlarda psikolojim el vermiyordu sokağın ortasından yürümeye, nitekim zaman herşeyin ilacıymış, öğrendim. Dün annemle sokağın ortasından iplerimiz salınmışcasına zigzag çize çize karşıdan karşıya atlaya atlaya dolanmak bayaa keyifliydi açıkçası, herkese tavsiye ederim.
 Böyle atraktif hareketler, gezmeler, tozmalar, yeni insanlarla tanışmaları çok seviyorum, hayata renk ve zevk katıyor böyle ufak güzellikler. Bazen insanların kendi hayatlarını boş verip sanki kendilerine ait bir kişilikleri, aileleri, arkadaşları yokmuş gibi başka insanların hayatlarına sardıklarını, bütün gün insanların aleyhlerinde bir şeyler öğrenip onları anlamaya, onlara ulaşmaya ve dikkat çekmeye çalışırken kendilerini gereksiz derecede küçülttüklerini görmek gerçekten içler acısı.
 Sonuçta hepimizin zaman zaman unuttuğu bir şey var ki bir insanla ilgili empatik düşünmek demek o insanın illa ki size hak vereceği, ya da sempati duyacağı anlamına gelmez, empati kurmak demek sizin koşullarınızda düşünce tarzınızı ve süre gelen yaşanmışlıklarınızı anlayıp subjektif görüşünüzde ön yargısız değişiklikler yapmaya hazır olmak demektir, bu haksız olup kendimizi haklı gördüğümüz durumlardaki gözle görülür dar görüşlü ve dogmatikleşmiş görüşlerinize karşı sempati duyulmasını sağlamayacağı gibi, bir insandan bazı konularda empati yapmasını istiyerek kendinizin bile mantık üzerine değil ama fevri/genel geçer düşünceleriniz üzerinden oluşturduğunuzu bildiğiniz hareket ve düşüncelerinizi daha da aptal bir yere düşürebilirsiniz. Onun yerine hobi edinin, mümkünse mastürbasyon yapmak dışında bir hobi edinin ki ev dışı etkinliklerde de bulunabilin. Bir fotoğraf makinası alın, çıkın, resim çekin, gezin, bi dil öğrenin ya da bir koleksiyona başlayın, bahar temizliği yapın, alış veriş yapın ama hayatınızı kendi adınıza yaşayın, geri kalan herkes zaten kendi hayatını kendi adına mutlu mesut yaşıyor.

 "Bazı günler yataktan bile kalkmak istemiyorum, çok mutsuzum." (Regliye 5 kala sendromu)

 Kedilerin kısa dönem hafızası insanlara göre daha kuvvetliymiş.

 Bi de bütün bunların dışında şunu açık ve net söyleyebilirim ki, karnım ağrıyor.

Çoğunluğun düşüncesinin aksine kimsenin dünyası kimsenin etrafında dönmediği gibi, kendinizi üstün gördüğünüz insanların çoğu da sizden daha zeki. İnsanlara boşuna acımayın, etrafta sempati ve empati dilenen zavallılar oldukça gerçekte acınmaya ihtiyacı olan insanlara acırsınız, onun yerine zamanla göreceksiniz ki acıdığınız ve kendinizin üstün olduğunu düşündüğünüz çoğu kişinin alay konusu olmuşsunuz. İşte tam olarak bu yüzden herkes kendi hayatını yaşamalı, insanları ne kadar dert ederseniz insanlar da sizi o kadar çok dert ederler ve eninde sonunda bir de bakarsınız sizin özgüveniniz patlarken etrafta size saygı duyan tek bir kişi bile kalmamış. Hayatta insan olarak doğarız, doğru ama "insan olmak" kalıtımsal olarak nesilden nesile aktarılmaz, öğrenilir, keşfedilir ve hayatımızın bir parçası olur.

Unutmayalım ki "bulunmaz hint kumaşı" bile artık Çin'de daha ucuza yapılıyor ve orjinalinin daha iyi olması daha çok tercih edileceği anlamına gelmiyor.
 Kimseyi küçümsemeyin, İstanbul büyük şehir, kimin altından kimin geçtiğini bilmek kimin arkasından neler çıkacağını bilmekle aynı şey değildir.

 Sevgiler

Hiç yorum yok: