26 Ekim 2009 Pazartesi

o öldü

mutfaktan semaverin ince çığlığı gelir, aydınlık koridordan, büyük saksının yanından geçip girerim muftağa. sevdiğim tek kadın eli göğüsünde diğer eli karnında bana bakar, bakar ama konuşamaz. susarız ikimizde giderim sarılırım ona, ince bedeni o ufacık bedeni kırılıcak sanırım bazen kollarımın arasında, öylesine korurum ki onu ona her sarıldığımda, sanki çalıp götürecekler benden. ve şimdi o bensiz, ben onsuz. son günümüzün sabahındayız. karanlığın bittiği yerin bu kadar karanlık olacağını hiç düşünmemiştim, kollarımda uyuyamamıştı bu gece öylece sarılıp yatmıştık. semaverin inatçı fokurdamaları bölüyor düşüncelerimi çaylarımızı koyuyoruz, balkona çıktık.
rüzgar iyotlu deniz kokusunu taşıyor olduğumuz yere kadar, kafasını omuzuma yasladı konuşuyoruz, konuşuyoruz saatlerce konuşuyoruz. terasın kenarına oturuyorum bir anda geliyor kucağıma yatıyor, saçlarını okşuyorum uyuya kalıyoruz birlikte. uyanınca güneşin batışını seyrediyoruz ve zaman geliyor.
eşyalarımı toplayıp gidiyoruz, beni otobüse bırakıyor, göz yaşları, koşuşlar, haykırışlar. bazı insanlar baygınlık geçiriyor, herkesin suratında ince bir gurur, gözlerde ise korkular saklanmış.

yol uzun, yol taşlı.
hayatımda gördüğüm en büyük odadayım şimdi, ranzalar yataklar.
günler nasıl geçiyor bilmiyorum, saçlarımı 2 ye vurduk.
zaman nasıl geçti anlamıyorum 7. aydayız oysa daha dün 1 ay bile olmamıştı.
artık gün saymayı bıraktım, göreve gidecekmişiz guruluyum ama korkuyorum
annem ve babama mektup yazdım, sevgilime ise şehire indiğimizde bir kolye ve uzun bi mektup yolladım.
görev başladı, yarın herşey çok daha farklı olacakmış.
Allahıma bin şükür, yaşıyorum.

"Zaman ne garip şey. Hayat ne kadar ironik."

zaman geçer, zaman geçer son gün ve sonra eve dönüş.
son kez çıktım askerliğimin geçtiği bu topraklara, kokladım toprağı, üzerinde süründüğüm artık anam, evim olan toprağı. ilerlerken kampın dışında, bir çıtırtı duydum uzaktan.
"KOMUTANIM" diye bağırdım, bir kaç bağırış duydum ve sonra ansızın göğüsümde bir yanma, bir derin acı. Ben hep daha çok acıyacağını düşünmüştüm oysa sadece yanıyordu yaram, içim acıyordu. Ah bile çekemedi son gününde.
Seni seviyorum diyemeden gitti.
Son kez gülemeden
Kimse bunu bilemedi
Kimse bunu göremedi
Bayrağa sarılı tabutunun üzerinde ağlayıp ah çekerken anası ve sevgilisi
O toprağına gömdü kafasını
Son kez çekti toprağın kokusunu ciğerlerine
Sevgilisine sarılır gibi sarıldı ölüme
Teslim oldu karatoprağa

Hiç yorum yok: