29 Ekim 2010 Cuma

30.10



Ben küçükken biz tarabyada oturuyoduk. Kubilay sitesinin oradaydı evimiz, hemen evin ordada yeşillik bi alan vardı. dik bi yerdi, çimenler ve pamuk çiçekleri vardı, bir sürü papatya ve daha bi çok çiçek vardı, o kaldırım aralarında yetişip de suratına bakmadığımız çiçeklerden o kadar çok vardı ki orda, insanın içi giderdi, ah ne güzel yeşillik burası diye.

Sonra bi gün o evden bostancıya taşındık. Yüriye yüriye sahile giderdik, yeşilliklerin arasına. Koştururdum, bisiklete binerdim. Mahalleden arkadaşlarımızla ağaçlara tırmanıp yerlere düşerdik. Birbirimize giderdik, camlardan annelerimiz sarkıp bizi eve sokmaya çalışırlardı, ama nafile. Futbol oynardık, taç atışı yapmayı öğretmişlerdi bana her gelen topa öyle yandan yandan koşturup vurmaya çalışırdım. Evin orda bi bijuteri vardı. Anneler gününde evden kaçıp anneme ordan kolye almıştım, ucunda minicik bi kuş vardı kolyenin o kadar şirin gelmişti ki =) Annem başta çok sevinmişti, gözleri dolmuştu. Sonra durup; "ne ara çıktın sen mahalleye!" diye paparayı basmıştı.

Hem ben küçükken babam bostancıdaki lunaparkın önünden geçmemek için yolu değiştirirdi, her geçip gitmediğimizde ben ağlardım "BABA LUNAPAAAAAAAAAAARK!" diye.
Alerjim olduğu için bana pamuk şeker yasaktı, dondurma, meyve suyu, cips bilimum akla gelebilicek tadı güzel ama zararlı şey. 14 yaşımda kendi başıma ilk dışarıya çıkmaya başladığımda ilk işim kendime Akmerkezdeki şekerciden yarım torba şeker almak olmuştu. Hepsini de yemiştim, sonundada hastalanmıştım =) ama o kadar mutlu olmuştum ki hiç umrumda olmamıştı, iyileşip tekrar çıktığımda yine almıştım bi torba şeker =)

Ben küçükken stickerları da çok severdim. Annem büyüyünce kendin alırsın kendine sticker derdi. 2 ay önce aklıma geldi, girdim nezih kitap evine beyendiğim bütün stickerları alıp kartlar yaptım, kalanınıda buz dolabına yapıştırdım. Annem şok geçirmişti, kızım sıyırdın sen iyicene diye.

Ben küçükken en çok doğum günü pastalarımı severdim, çünkü içlerinden hep Barbie'ler çıkardı.
Ben küçükken kumdan kale yapmayı sevmezdim çünkü beceremezdim, ama sürekli her yeri kazardım.
Ben küçükken hep büyümek isterdim, büyüdükçede küçülmek istedim.
Ben küçükken çok hayal kurardım, ben hiç değişmedim

Oyun oynamayı hep sevmişimdir, kaybetmeyi de yedirememişimdir kendime. Neden bilmiyorum, bana kaybetmek çok saçma gelirdi. Öyle ki 12 yaşımda bir şiir yarışmasına katıldığımda ve şiirimi bana geri yollayıp, bu şiiri o yaşta bi insan yazmış olamaz, diskalifiye edildiniz mektubunuda elime tutuşturduklarından beri şiir yazmıyorum. Hatta doğru düzgün şiir okumuyorum bile. Ama sor bak düz yazıyı, yazar mısın yazmaz mısın!                                                                                                                                  

Ben küçükken çok heycanlanınca uyurdum. Hala aynı şeyi yapıyorum. O yüzden önemli şeylere hep geç kalıyorum çünkü heycanlandığımda uyumazsam kendi kendimi yiyorum.
Ben küçükken annemi her ne kadar kaldı gelmemize, geldik mi? diye kitkediğimde annem bana az kaldı derdi. Bende gözlerimi kocaman kocaman açıp sorardım ona: kaç timsah, kaç karınca kaldı? çok timsah varsa en az 20 dakka yolumuz olurdu, karıncalar varsa 5 dakka civarında gideceğimiz yere gelirdik.

Bana çok küçükken ailenin resmini çiz dediklerinde bilgisayar ve müzikseti resmi çizmiştim. Okula ailemi çağırmışlardı. Sonra televizyonda gördüğüm o haçlı R.I.P'li cool mezarlardan çizmeye çalıştığımda, beni rehberliğe göndermişlerdi. Evet dedem yeni vefat etmişti, ben üzgündüm ve bunu anlatmayı becerebilicek en son insandım çünkü bütün hayatım laf sokmaktan ibaretti.

Ben orta okuldayken kızlar benden nefret ederlerdi. Elişi dersimizde yünlerimi kesmişlerdi, sonunda bi gün cinnet geçirip bi kıza saldırmıştım. Zerre kadar pişman değilim, dünyadaki en acımasız yaratık 11-14 yaş arası kız çocuğudur herşekil idda ederim bunu.  En yakın arkadaşım Talaydı. Talay'la Kemer Kolej'e (evet yıkılan okul) başladığım ilk gün törende tanışmıştık. Mavi salonda sıraya girdiğimizde kafasını uzatıp "meraba ben talay senin adın ne???" diye sormuştu. O gün bugündür hala o ve ben dostuzdur. İstesek de istemesek de. Ben dostumun zarar gördüğünü düşündüğümde endişelenirim. O da hep kızar bana.

Lise başlamadan önceki yaz  benim için çok şey değişmişti. 4ekim2005'de de değişimler bitmişti. Sonrası zaten insanların benden oldum olası nefret etme sebebi, sağlık olsun çok da umurumda değil hala nedense.

Ben küçükken hiç büyümicem derdim.
Ben hiç büyümicem.

Hiç yorum yok: