25 Ekim 2010 Pazartesi

frente! - burning girl


insanların hayatında belirli dönemleri olur. hemen hemen herkes bu dönemlerden geçer.

biri geçiş dönemi insanıdır.
ciddi ilişkilerden çıkan ya da uzun süre platonik aşık olduğu insan da zamanla kendini soğutmuş çoğu insan kendilerini bu geçiş dönemi adı verilen iğrenç dönemde bulurlar.
bu dönem genelde ben çok mutluyum ayaklarıyla başlar. sonra bakılır bu iş böyle yürümüyo, daha fazla gece çıkılır, daha az gündüz gezilir. sonra bi gün ansızın hoş birisiyle tanışılır. bu insan genelde size iyi davranan ve sizi sevebilitesi yükske olan bi insandır, yani riskl almanızı gerektiricek hiiç bi özelliği yoktur bu insanın. kısacası size değer verir. göt muammelesi yapmaz, genelde siz ona yaparsınız. dağılan özgüveni de götü de toparlamanıza yardım eder bu insan. bazıları bu insanlara uzun süre bazıları da kısa süre kapılırlar. her dakka eski sevgiliyle kıyaslanır yeni çocuk, her dakka bi beklenti vardır bişeyleri aşması için. ilk bi kaç gün canım cicimle geçer sonra sıçıp sıvama bölümü başlar. telefon eder, açasım gelmiyo dersiniz. buluşmalarınız mı? bu aralar arkadaşlarınızla çok az görüşüyosunuzdur, o boşluk döneminde artık kaçacak delik aradığınız o insanları her dakka aramaya başlarsınız.
sonra bi gün biriyle tanışırsınız. imkansız olduğunu bilirsiniz. o yüzden onu istersiniz. o sizin ağzına sıçacaktır, hatta sizi sevmeyecektir. belki de sevecektir ama hiç bi zaman birlikte olamayacaksınızdır, her zaman bi engel vardır.

bazen sevgilisi vardır. bazen siz sevgilinizi bırakamazsınız. bazen mesafe vardır. bazen fazla yakınsınızdır. bazen kardeş gibisinizdir. bazen yeterince iyi tanışmıyosunuzdur. bazen başlar ve sonra ansızın biter ve tekrar başlar ve yine biter ve tekrar başlar.

siz aşık olursunuz. gidip o sizi her zaman sevecek yanınızda olacak insanı bi kenara bırakırsınız(o sizin güvenli alanınızdır. o hep vardır.) ve o'nu düşünmeden 5 dakka geçiremediğinize inandırırsınız kendinizi. bi kalbe iki kişi sığar mı?

kalp çok büyüktür. isteniyosa belediye otobüsü misal 120 kişiye kadar doldurup yarısını ayakta da götürebilirsiniz.

ama. (evet işte bu en korkunç bölümü)

bazen hayatınıza bi insan girer. sular durulduğunda. geriye hiç bişey kalmadığında. bi insan girer. yavaş yavaş kapılırsınız, ne olmuş ne bitmiş anlamadan. bir de bakarsınız ki o insan herşeyiniz olmuş. gülerken ve ağlarken onu arar gözleriniz. geceleri yatağınıza girip gözlerinizi kapatıp onu düşünürsünüz, sabah günaydın demezseniz bi eksiklik hissedersiniz. sizi mutluluktan sokaklarda hoplaya zıplaya, suratınızda eblek bi gülümsemeyle yürüten insandır o. düşündüğünüzde acı çekmeyeceğiniz bir insandır. ve belki de o güne kadar aradığınız herşeydir.

herkesin hayatında bir insan vardır.
isteseler de istemeseler de.
ve o insan o hayatta bazen bir ömür boyu kalır, bazen bir kaç hafta, belki de birkaç ay.
ama ne kadar kalırsa kalsın, o insan size çok şey öğreten insandır. sizi siz yapan herşeyi kabullenip elinizden tutan ve sizi yanına alıp büyüten insandır. size sevgiyi öğretir. ümidinizi kesmemeniz gereken şeyleri gösterir. kings of convenience dinlemek gibidir bu.

ona baktığınızda saçlarından yansıyan altın rengi güneşe hayran olursunuz.
elindeki içeceği yudumlarken size bakıp gülmeye başladığında ona aşık olursunuz, defalarca.

ve gülümsersiniz.
bi sebebi olduğu için değil, istediğiniz için.
aşk böyle bişeymiş dersiniz.

iyi geceler.

Hiç yorum yok: