no more sweet music dinliyorum. sabah sabah 2 saati aynı anda kurmayı akıl ettiğim için kendimi çok tebrik ettim, erkenden kalkıp bi de kahvaltı edip giyinip yine de derse gitmeye daha çok zaman kalıcak şekilde hazırlandım. son günlerde gösterdiğim en başarılı performans olabilir bu. evimin en kötü yanı, yan komşumun saatinin siren sesi gibi olması ve mübarek saatimizin (İKİMİZİN dikkat çekiyorum) her sabah saat 9'da çalıp bana panik atak geçirtmesi eve hırsız mı giriyo noluyo diye.
hang on little tomato çalıyo şimdi de. kişisel almıyorum. gerçi shaggy bana domates surat diyo, ama onun sayılıcağını hiç mi hiç sanmıyorum, sonuçta o shaggy anlarsın ya, herşeyi beklerim ondan, yapar o. çantamda bi tane kit-kat var nası yicem onu haddi hesabı yok, ama henüz bunu bilmiyo. o çok mutlu şu anda, bunu bozmak istemedim. teorie dei media kitabı 5 kilo sanırım çantam yürürken yere çekmeye başladı. evet şu an içini artık bi boşaltıp kullanmadıklarımı ayıklamam gereken çantadan bahsediyorum. aslında dişi yaratılmanın en güzel ve en kötü yanı olabilir bu çantalar. istediğin herşeyi yanında taşıyabiliyosun, ama istediğin herşeyi yanında taşıyabildiğin için herşeyi yanına almaya çalışıyosun. diyorum işte lanet de olabilir bu aslında.
zor kadın çalıyo. efsanevi. türkçe gramer öğrenmeye karar verdim kurduğum cümleler ben tarzandan ileriye gidemiyolar efenim. yanıyoor içim hala dınıdınıdını!
bana büyüklük yapıyo ya bazı insanlar, hasta oluyorum. kafalarına bi tane patlatasım geliyo. hele bunu çok büyük bi olaymış da cidden bi bok yemişler gibi insanlara söylüyolar daha da bi yırtınıyorum, ama hayatta bozuntuya vermem. mesela eski sevgililik var. bana büyüklük yapan eski sevgili olmasın nolur, çekiceğimi çekmişim zaten senden, nereye baksan görmüşsün sevgilimi, ben şimdi senin sevgilini aramasam da ne yapsam? neyse sen bana büyüklük yap, ben gelicem birazdan.
sonra bi de yanlışlıkla yakın arkadaş sendromu var. lütfen devam et yoluna-mümkünse geri dönmeden. o da suratına patlatılası bi varlıktır bak. böyle bi arkadaş tipi vardır, her saniye birliktesinizdir. sonra bişey olur bi an gelir abuk sabuk bişeye öyle bi tepki verir ki karşınızdaki pat diye biter gözünüzde. amma çok varmış onlardan, kesin size de çıkmıştır bi tanesi. Lanet gibi bişeyler zaten.
(şimdi çok uzaklarımda, nafile telaşlarım, hayattan çalıyorum) amaçsız olup da bi amacı varmış gibi dolaşanlardan da hoşlanmıyorum. Allahım nası bi özgüvendir bu! Herbokolog gibi dolaşırlar etrafta, hadi bi fikirleri olsa da bişey tartışabilseler. Onu geçtim de- hadi bi bok becerebilseler. En çok politika konusunda fikir beyan ediyolar böyleleri -recolierdoo bi kenara da 2 tane tarihte adı geçen adamı seçer bunlar, 4 kelimeyi değiştire değiştire tekrarlayıp politik bi görüş beyan etmiş olurlar-sözüm meclisten dışarı, alıntı almadan anlatmak zordur bilmemmi.
adrian lux-teenage crimes çalar. bayılıyorum bu şarkıya ya.
ben hayatta en çok doğal insanları severim. sevin ya da sevmeyin onlar kendileri gibi olurlar, hemde sizi duysalar da duymamayı öğrenmiş insanlardır bunlar genelde. çok güzel olurlar çünkü kendileri olurlar, bütün gerçeklikleriyle. yalan söylerler-söylemezler bu öyle bi kendin olmak değildir. açık sözlüdür böyle insanlar, patır patır dökerler herşeyi ortaya bu yüzden de kimse sevmez onları. en çok onlar eğlenirler, en çok onlar yaratırlar, en çok da onlar yaralanır ve yaralarlar. ama olsun, onları tanımak için göze almak gerek böyle şeyleri.
Gözlerim devemi arıyo bu aralar, ah ah nerede o eski günler. Aslında 4 dakka önce evden çıkıp derse gitmem lazım ama zamboni eve yakın nasılsa, koşturma havalarında giderim AZ SONRA DINININIIDINIDITDITDITDITDIIIT
Gold in the air of summer, you shine like gold in the air of summer.
hadi hadi gidiyorum ben. bu arada bu şarkıları arka arkaya sizde dinleyin, baya keyifli oluyolar bi arada.
hatta araya: morcheeba - run honey run, hooverphonic- nirvana blue, air - cherry blossom girl, kings of convenience - i don't know what i can save you from, rosey - love, pink- the one that got away, bizzare love triangle - frente, elliot smith - miss misery, summer time-morcheeba bi de renaissance affair - morcheeba baya iyi gidebilir. 9 dakka geçti şimdi de hadi hadi gidiyorum
hang on little tomato çalıyo şimdi de. kişisel almıyorum. gerçi shaggy bana domates surat diyo, ama onun sayılıcağını hiç mi hiç sanmıyorum, sonuçta o shaggy anlarsın ya, herşeyi beklerim ondan, yapar o. çantamda bi tane kit-kat var nası yicem onu haddi hesabı yok, ama henüz bunu bilmiyo. o çok mutlu şu anda, bunu bozmak istemedim. teorie dei media kitabı 5 kilo sanırım çantam yürürken yere çekmeye başladı. evet şu an içini artık bi boşaltıp kullanmadıklarımı ayıklamam gereken çantadan bahsediyorum. aslında dişi yaratılmanın en güzel ve en kötü yanı olabilir bu çantalar. istediğin herşeyi yanında taşıyabiliyosun, ama istediğin herşeyi yanında taşıyabildiğin için herşeyi yanına almaya çalışıyosun. diyorum işte lanet de olabilir bu aslında.
zor kadın çalıyo. efsanevi. türkçe gramer öğrenmeye karar verdim kurduğum cümleler ben tarzandan ileriye gidemiyolar efenim. yanıyoor içim hala dınıdınıdını!
bana büyüklük yapıyo ya bazı insanlar, hasta oluyorum. kafalarına bi tane patlatasım geliyo. hele bunu çok büyük bi olaymış da cidden bi bok yemişler gibi insanlara söylüyolar daha da bi yırtınıyorum, ama hayatta bozuntuya vermem. mesela eski sevgililik var. bana büyüklük yapan eski sevgili olmasın nolur, çekiceğimi çekmişim zaten senden, nereye baksan görmüşsün sevgilimi, ben şimdi senin sevgilini aramasam da ne yapsam? neyse sen bana büyüklük yap, ben gelicem birazdan.
sonra bi de yanlışlıkla yakın arkadaş sendromu var. lütfen devam et yoluna-mümkünse geri dönmeden. o da suratına patlatılası bi varlıktır bak. böyle bi arkadaş tipi vardır, her saniye birliktesinizdir. sonra bişey olur bi an gelir abuk sabuk bişeye öyle bi tepki verir ki karşınızdaki pat diye biter gözünüzde. amma çok varmış onlardan, kesin size de çıkmıştır bi tanesi. Lanet gibi bişeyler zaten.
(şimdi çok uzaklarımda, nafile telaşlarım, hayattan çalıyorum) amaçsız olup da bi amacı varmış gibi dolaşanlardan da hoşlanmıyorum. Allahım nası bi özgüvendir bu! Herbokolog gibi dolaşırlar etrafta, hadi bi fikirleri olsa da bişey tartışabilseler. Onu geçtim de- hadi bi bok becerebilseler. En çok politika konusunda fikir beyan ediyolar böyleleri -recolierdoo bi kenara da 2 tane tarihte adı geçen adamı seçer bunlar, 4 kelimeyi değiştire değiştire tekrarlayıp politik bi görüş beyan etmiş olurlar-sözüm meclisten dışarı, alıntı almadan anlatmak zordur bilmemmi.
adrian lux-teenage crimes çalar. bayılıyorum bu şarkıya ya.
ben hayatta en çok doğal insanları severim. sevin ya da sevmeyin onlar kendileri gibi olurlar, hemde sizi duysalar da duymamayı öğrenmiş insanlardır bunlar genelde. çok güzel olurlar çünkü kendileri olurlar, bütün gerçeklikleriyle. yalan söylerler-söylemezler bu öyle bi kendin olmak değildir. açık sözlüdür böyle insanlar, patır patır dökerler herşeyi ortaya bu yüzden de kimse sevmez onları. en çok onlar eğlenirler, en çok onlar yaratırlar, en çok da onlar yaralanır ve yaralarlar. ama olsun, onları tanımak için göze almak gerek böyle şeyleri.
Gözlerim devemi arıyo bu aralar, ah ah nerede o eski günler. Aslında 4 dakka önce evden çıkıp derse gitmem lazım ama zamboni eve yakın nasılsa, koşturma havalarında giderim AZ SONRA DINININIIDINIDITDITDITDITDIIIT
Gold in the air of summer, you shine like gold in the air of summer.
hadi hadi gidiyorum ben. bu arada bu şarkıları arka arkaya sizde dinleyin, baya keyifli oluyolar bi arada.
hatta araya: morcheeba - run honey run, hooverphonic- nirvana blue, air - cherry blossom girl, kings of convenience - i don't know what i can save you from, rosey - love, pink- the one that got away, bizzare love triangle - frente, elliot smith - miss misery, summer time-morcheeba bi de renaissance affair - morcheeba baya iyi gidebilir. 9 dakka geçti şimdi de hadi hadi gidiyorum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder