4 Aralık 2010 Cumartesi

a day in the life of a fool

kafamda bi tane plan vardı. her zaman hepimizin bi planı vardır zaten. ve herşeyin o plana uymasını bekleriz. ama hiç bi zaman uymaz, hep bişey ters gider, ya da farklı olur. ama günün sonunda, bütün planlar ve anılar bittiği zaman, yatağa uzanıp kafamızı yastığa koyduğumuzda, bize herşeyden geriye sadece bi kaç hikaye kalır.

 "sana aslında teşekkür etmem lazım. sen bana cesaret vermeseydin ben kendimde senden vazgeçecek cesareti bulamazdım. 'önünü kesmek istemiyorum, eğer bi gün karşına seni mutlu edecek bir insan çıkarsa bunu benim yüzümden kaçırmanı istemiyorum.' bu laf olmasaydı ben şu an nasıl nerde ne yapardım bilmiyorum. teşekkür ederim, sayende mutluluğu buldum" - tavşanlar zıplayarak uzaklaşırlar.

"sen olmasaydın, ben insanlara hep güvenirdim. artık güvenmiyorum, canımı da acıtamıyorlar. lanet gibime geliyordu başta, ama sonradan anladım ne kadar önemli olduğunu. teşekkür ederim, sen bok etmeseydin hayatımı, sonra bi gün senin gibiler yüzünden çok daha büyük acılar çekebilirdim." -kedileri hiç bi zaman sevmemiştim zaten.

"sen olmasaydın sindirmeyi öğrenemezdim. susmanın faydasını bana sen öğrettin. hergün bambaşka bi saçmalığı sindirdim seninle, ama sonunda seninle bitirip hayatıma devam etmeyi öğrendim. çekip gitmeyi. teşekkür ederim." -balıklar her mevsim yaşayamazlar.

"sen bana gururun zararlarını öğrettin. ve yararlarını." -bir oyunu oynamadıkça kazanamazsınız. kaybetmekten korkarsanız oynayamazsınız.


 oysa "o" bana tavşanların hep kaçmak zorunda olmadığını gösterdi. yavru kedilerin dünyanın en şirin mırlayan yaratıkları olduğunu ve balıkların kendilerince sularında ne kadar güzel olduklarını anlattı. bana oyunların kaybedilerek öğrenileceğini ve her kaybedilen oyunun sonunda başka bir oyun daha başlayabileceğini gösterdi. ben ise onu sadece sevdim. çünkü o, ona teşekkür edebileceğim onlarca şey varken, aklıma sadece bana gerçekten birini sevmenin nasıl birşey olduğunu anlatışı gelen tek insandı. o benim hayatımda ki en güzel şey oldu, hayatımı birbirine katan, herşeyden nefret ettiren, beni hüngür hüngür ağlatan, sonra gözümden yaşlar gelene kadar güldüren oldu. sonra beni mutlu eden oldu, aptal aptal güldüren oldu. bi de baktım hayatımdaki en güzel şey oldu. sonra beni güldürdü, herşeyim oldu. ağlattı, nefretim oldu. ama sonunda hep, öptü. geçti.

çünkü onun masallarında, prenses her zaman başucunda bembeyaz çiçeklerle uyanıp güneşi göremese de, her gece tatlı rüyalar yazılı küçücük bir kağıt parçasını baş ucunda bularak uyudu. herşeye rağmen. herkese rağmen.

Hiç yorum yok: