31 Aralık 2007 Pazartesi

16//eylül//2007

Eski bir el alışkanlığı, çok çok önceden kalma bir numara. Kafamda dolaşıp durur, tarih kadar eski bir sima. Bazen aynı yerde hissederim kendimi onunla, donup kalırım olduğum yerde, o ise çok daha ayrı bir zamanda belki de aynı yerde benimleydi ben ondan çok uzaktayken.. Belki bir gün o da, dönüp baktığında, tanıdık bir sima görür, tarih kadar eski.. Adı yok, tadı kalmış dudaklarında ve bir gün o belki de ayrı bir zamanda ben'i görür uzaklarda, onu seyre dalmış düşünürken o çocuğu, yılların nasırlaştırdığı duyguları açılır belki biraz, yağmurdan kaçmaz o gece ıslanıp tek başına dünyayı kurtarır.. Belki..

bir insanı umursamak/umursamamak

eğer insanlar, bi insanı adam yerine koymuyolarsa neden onun hakkında konuşup, yorum yapıyorlar? eğer bir insanı umursamıyorlarsa neden onunla aynı ortamdayken yanlarındaki insanlara o insanla ilgili birşeyler anlatmak zorunda hissediyorlar kendilerini? ya da daha da iyisi, ona laf atmak zorunda hissediyorlar? eğer insanlar bi insanı adam yerine koymuyorlarsa, onu umursamıyorlarsa neden o kişinin başına kötü bir şey geldiğinde seviniyorlar? eğer bi insanı adam yerine koyup umursamıyorlar ve hatta tanımıyorlarsa neden onun sevgilisi ile arasında geçenler pek bi ilgilendiriyor onları?
çünkü unutuyorlar.
karşılarındakininde onlar kadar insan olduğunu, iki kişi arasında olanın iki kişi arasında kaldığını, onlar gibi umursamam ben! diyip de sonra aslında çok umursadıkları o sevilmeyen insanlar hakkında herşeyin yanlış anlaşılmaya ne kadar meyilli olunduğunu, söylenilen herşeye inanılmaması gerektiğini ve en acısı aynı şeyleri bir gün kendilerinin de yaşayabileceğini unutuyorlar.
Bu yüzden herşey, tüm dostluklar bile bir gün bozuluyor, herkes en ufak bir hatada en iyi arkadaşım diye çevresine tanıttığı insanların herşeyini bir anda ortaya döküyor.. Bir anlık öfkenin yaptırdıklarıyla yaşayarak daha çok şey mahvetmektense, biraz gözünü kapatıp herşeyi bi kenara bırakıp, ne oluyor? diye sormalı bence, doğrumu bu? diye bir araştırılmalı, etraftan değil hakkında konuşulan insandan..
Biraz insanca düşünülmeli, sizin hakkında konuştuğunuz insanların da birer ailesi var, dostları var sizce siz böyle konuştukça onların gözünde gökleremi çıkıyorsunuz? Sonunda işler büyürse olacakları göze alabilr misiniz? Ya da bir gün yanlış şeyler ortaya çıkarsa ve tekrar konuşmaya başlarsanız o insanın suratına bakabilir misiniz?

Bir insanı adam yerine koymak ya da koymamak için iki defa düşünülmesi gerektiğini öğrendim ben, umarım bu yazıyı saçma da olsa burda yayınlayarak bir kaç kişiye daha aynı şeyi anlatabilirim..

25//haziran//2007

Hani her insanın bir becerisi olur, bazıları rol yapabilir, bazıları çok güzel şarkı söyler, bazıları beste yapar, bazıları her konuda kazanır, bazıları çok şanslıdır, bazıları çok güçlüdür, vs. vs.. Uzunca bir zaman kafa yordum herkes bu kadar şey yapabiliyor peki benim esprim nedir diye. Gecenin bi vakti düşünürken kafanıza dank eder ya hani, öyle bir an yaşadım bende işte ve yaklaşık 9999.. defa uyumayı denerken farkettim. Ben kaybetmeyi beceriyorum. Hemde öyle herşeyi ya da eşyaları değil. Bana mutluluk veren şeyleri. Yapımda var sanırisem herşeyi önce mahvedip sonra da kendimden uzaklaştırmak. Ama insanın kendi kabilyetlerini hor görmesi pek de iyi birşey değil sonuçta, o yüzden olsa gerek artık yakınmayacağım bu özelliğimden. Kimbilir, belki bir gün adam olurum, aklımı başıma toplarım ve kaybettiklerim için üzülmemeyi öğrenirim, hatta belki büyümeye karar veririm, yepyeni bir sayfa açarım taa ki onu da kaybettiklerimle paramparça edinceye dek yazarım üstüne hikayemi..
Ama bugün..
Umutla beklerim ben, yine gün gelir belki döner o kaybettiğimde uğruna o kadar sayfa harap ettiğim geçmişim bana.. Umut ederim, kaybedecek bir şeyim olmadığı için, Kaybetmekten korktuğumun dönmesini beklerken..
Hayal etmek beleş değil mi? Bokunu çıkartacaksın..

21.06.06

hani bazi anlar olur, merak edersin herseyin bu kadar basit bitmesi dogalmi diye.. bazi sarkilar olur dinlerken dalar gidersin anilarinin arasina, arayip bulamadigin onca isimsiz surat arasinda yok olurken hayallerin, beynini uyusturan bir kac sarkilik bir liste calar senin kafanda, hafif bir sarsintiyla uyanirsin, koltugunun yanindaki bugulu camdan disariyi izlersin belki biraz, taa ki karanlikta dustugunu hissedinceye dek. iste o zaman sarkilar susar, kafanda yankilanan tek bir nakarat saatlerce doner durur oldugu yerde, bir kez daha sarsilirsin.. kafanin ustunde yabanci insanlar kosusturuyordur, herkes ortaya bir laf atar, herkes birseyler soyler susmazlar, susmazlar sessizlige muhtac kalirsin, sonunda sessiz kalip sessizliginin gurultusunde bogulurken son bir kez daha sarsilirsin.. hareketlerin yavaslar, zar zor hatirlarsin adini o denli bir uyusukluk coker ustune.. arada bir kac tanidik sima gulumser suratina, yorgunsundur hafif bir gulumsemeyle karsilik verirsin. ve son bir kez sarsarlar bir gun seni, uyanamazsin. kendi kendine cirpinirsin, ama duyuramazsin sesini, göremezler hareketlerini.. ve son bir kez sarkilarini dondurursun kafanda, gozunun onunden tanidik bi sima gecer, yakalamak istersen seni gordugunu zannedersin, ama imkansizdir ona ulasmak, o kadar yakin ama bir o kadar da uzaktir o sana..
bilindik o kokuyu duyarsin burnunda, kapatirsin caresiz gozlerini.. bir ani canlanir gozlerinde, bilindik bir surata bakmaktasin, yaninda seni izlemektedir butun gercekligi ile.. saclarini oksar, kolunu onun suratina uzatirsin son bir kez dokunmak icin ona, sarilirsiniz sikica. ve suratinda hafif bir gulumseme ile, 2-3 goz yasi akitirsin son defa, avuclarina duser, kaybolur sonsuzlukta.. kaybolur sonsuzlukta..

reklam arası! 27//agustos//06

onun yazması için içinden gelmesi gerekir ve o yıldızlı gökyüzünü çok uzak bir tepede yatarak izler..
o sadece canı istediğinde arar ve o sadece canı istediğinde söyler..
o istediği zaman dünya durmalı gerçi ona sorsanız durmasada olur der ama bilirsiniz ki içinizde bir yerlerde onun söylediğini yapmak zorundasınız, yoksa o mutlu olmaz..
onunla konuşmak kolaydır ama sadece yüz yüzeyken. çünkü o sana bakmasada senin ona baktığını ve onu dinlediğini bilmek onun hoşuna gider.
o benim ne diyeceğimi bilir ya da çoğu zaman bir şeyler söylemek istediğimi. ama bilirsiniz ki söyleseniz bile susacak o. siz ona peki demeden önce bilir o ne söyliyeceğinizi. siz söylersiniz ve o susar.
o küçümsenmekten nefret eder ve her zaman anlaşılmak ister.

bir bilse bırakıp gitmelerle kimse bir şey anlamıyor, kim bilir neler düşünürdü.

o, o işte. bildiğim gibi. dünyanın en güzel gülüşüne ya da kalbine sahip değil belki ama asla değişmeyecek. ama alıştım sanırım ben onun sessiz konuşuşlarına.. çünkü o bana sarıldğında dünyayı durduran tek insan.. zaten sarıldığında anlatıyor her şeyini..
anlaşılacak pek bir şey yok bana sorsanız. zaten herşey anlatılır bir iki göz yaşıyla..

geriye kalanlar uçar gider akıldan hayatın çevirdiği pembe dizilerin reklam aralarında.. uzakta bir anı olarak kalmasını izlersiniz onun bazen bir trajedi bir dram ya da arada sırada bir komedi gibi..

ve bir de bakarsınız ki, reklamlar bitti!

bir kadın'a..

Ellerinin kirli, gözlerinin kayıp ve artık benden çok uzaklaşmış olduğunu anımsıyorum.
Ve o uzaklık, bir gün onu ortak yaşamımızın en uç noktasına götürecek, benden uzaklaşacak ve "o kadın"ın kollarına atılacak. "O kadın"la birlikteyken, hatırlamasını sağlayan her şeyin gittikçe kesifleşen sislerin arasında kaldığını görecek. O, "o kadın"la birlikteyken ben, kendimi o sisin arasında sürüklenmeye bırakmış, yavaş yavaş öleceğim. Böylelikle onu görebileceğim, yakından.

16//$ubat//06

Ben kimim? bilmiyorum. kim oldugum hakkinda en ufak bi fikrim bile yok veya ne yaptigim ya da ne yapmak istedigim hakkinda hic bi fikrim yok. sadece sen varsin. oyun oynayan sen. canı sıkılan sen. ve sonra birakip giden sen. her zaman ki sen iste her zamanki gibi. oynarsin ve birakirsin sonra yine ben varim isin ucunda.. bilmiyorum ne yaptigimi ya da neden yaptigimi. ama yapmamaliymisim sanirim bunu da bana dostlarim soyledi. kime inanmaliyim.? bilmiyorum. bilmek istemiyorum. senin kim oldugunu bilmek istemiyorum hakkinda en ufak bi cumle bile duymak istemiyorum sadece senin var oldugunu bilmek istiyorum. ve ben istesem de istemesem de senin orda olmani istiyorum arkami dondugumde ve soguk bi bicak bileklerime dayandiginda senin beni izledigini bilmek istiyorum. hayatinda bi defa beni nasi kanattigini gormeni istiyorum. ve sonra o kani durdurmani. ve durmadigini gordugun her an birazcik daha panikliyecegini biliyorum. ben baygin dusmus yerde yatarken basimda oturup oylece kalacagini biliyorum. ve son defa gozlerimi actigimda seni orada oturmus korkyla beni izlerken gorecegimi biliyorum. tanrim bak bana ne yaptin. mutlu musun simdi? bi daha asla var olmiyacagimi bilmek nasil bi duygu? sanirim mutlusundur. istedigin buydu iste bak oldu. istedigin hersey gibi bu da oldu. sadece senin icin vardim ben ve sen gormesende her gece oturup saatlerce agladim yine senin icin. bi defa bile gelip bana kimse iyi misin demedi ve ben hep bunu bekledim. cok salakmisim degil mi? ben aslinda bunun bi intihar mektubu olmasini hic istememistim. ama sen boyle seviyorsun. o zaman oturup izle beni. bileklerime dayanan bicagin soguklugu butun vucudumu sariyo elinden bisey gelmiyo sadece oylece oturuyosun. korkuyo musun? konusamiyosun.. ilk kan taneleri kesklerden cikio yavasca bileklerimden ellerime akiyolar ve ordan da yere damliyolar.. ozur dilerim yerleri kirletiyorum..