onun yazması için içinden gelmesi gerekir ve o yıldızlı gökyüzünü çok uzak bir tepede yatarak izler..
o sadece canı istediğinde arar ve o sadece canı istediğinde söyler..
o istediği zaman dünya durmalı gerçi ona sorsanız durmasada olur der ama bilirsiniz ki içinizde bir yerlerde onun söylediğini yapmak zorundasınız, yoksa o mutlu olmaz..
onunla konuşmak kolaydır ama sadece yüz yüzeyken. çünkü o sana bakmasada senin ona baktığını ve onu dinlediğini bilmek onun hoşuna gider.
o benim ne diyeceğimi bilir ya da çoğu zaman bir şeyler söylemek istediğimi. ama bilirsiniz ki söyleseniz bile susacak o. siz ona peki demeden önce bilir o ne söyliyeceğinizi. siz söylersiniz ve o susar.
o küçümsenmekten nefret eder ve her zaman anlaşılmak ister.
bir bilse bırakıp gitmelerle kimse bir şey anlamıyor, kim bilir neler düşünürdü.
o, o işte. bildiğim gibi. dünyanın en güzel gülüşüne ya da kalbine sahip değil belki ama asla değişmeyecek. ama alıştım sanırım ben onun sessiz konuşuşlarına.. çünkü o bana sarıldğında dünyayı durduran tek insan.. zaten sarıldığında anlatıyor her şeyini..
anlaşılacak pek bir şey yok bana sorsanız. zaten herşey anlatılır bir iki göz yaşıyla..
geriye kalanlar uçar gider akıldan hayatın çevirdiği pembe dizilerin reklam aralarında.. uzakta bir anı olarak kalmasını izlersiniz onun bazen bir trajedi bir dram ya da arada sırada bir komedi gibi..
ve bir de bakarsınız ki, reklamlar bitti!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder